10.08.2023 / İstanbul
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şekib Avdagiç, Türkiye-AB ilişkilerinin 1963'te imzalanan Ankara Anlaşması ile bir yasal temele oturtulduğunu aktardı.
Avdagiç, "Anlaşmadan kısa bir süre sonra, iş dünyamızı süreç hakkında bilgilendirmek ve Türkiye'nin AB ile ilişkilerine katkı vermek üzere, oda sistemi olarak İktisadi Kalkınma Vakfı'nı kurduk." diye konuştu.
Vakfın tarihinin de esasen Türkiye'nin AB ilişkileri tarihi ile paralel olduğunu, İKV'nin iş dünyasının Avrupa Birliği'ne açılan penceresi haline geldiğini ifade eden Avdagiç, şunları kaydetti:
"İktisadi Kalkınma Vakfı, iş dünyası için bir AB okulu, kütüphanesi ve öğretmenliği yapıyor. Aynı zamanda, toplumun tüm kesimlerini AB konusunda bilgilendiriyor. Gerçekten hiçbir maddi karşılık beklemeden, AB konularında hükümetlerimize danışmanlık sağlıyor. Bizler de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak, oda ve borsalarımızla birlikte, İktisadi Kalkınma Vakfı'nın çalışmalarına katkı sağlamaya devam edeceğiz. İKV'nin Genel Kurulu vesilesiyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri konusundaki TOBB'un görüşlerini paylaşmak istiyorum. Bütünleşme sürecinin en ileri ve kurumsallaşmış hali iktisadi alanda tezahür etmektedir. İş dünyasının Türkiye'nin AB bütünleşmesine desteği, Türkiye'de ve Avrupa Birliği'nde toplumun diğer kesimlerinin önündedir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Eurochambres tarafından gerçekleştirilen bir saha çalışmasının sonuçları bu söylemimizi onaylamaktadır. Türkiye-AB İş Diyaloğu Projemizin bir faaliyeti olarak, Türkiye'de bir saha çalışması yapıldı. Benzer bir çalışma da 27 AB üyesi ülkelerde yapıldı. Aslında biz bu çalışmaları daha önce 2008 ve 2013'te yapmıştık. Son araştırmamızda şunu gördük. Türkiye'de iş dünyasının AB katılım sürecine desteği devam ediyor. Bu destek her şeye rağmen hala yüzde 60'ın üzerinde. Bu desteğin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Belki Türkiye-AB katılım süreci fiilen durdu. Ancak, var olan gümrük birliği sayesinde iktisadi ilişkiler hız kesmedi."
1996 ile 2022 sonu karşılaştırıldığında, ticaret hacminin 4 kat arttığını anlatan Avdagiç, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin en önemli yabancı sermaye yatırımı kaynağı haline geldiğini söyledi.
Avdagiç, "Gümrük Birliği'nin kapsamını genişletme ve işleyişinde iyileşme ihtiyacını da hepimiz biliyoruz. Kısaca, Gümrük Birliği'nde bir modernizasyon ihtiyacı var. Tarım, hizmetler ve kamu alımları da dahil edilerek, Gümrük Birliği'nin kapsamı genişletilmeli." dedi.
Yeşil ve dijital dönüşüm, Gümrük Birliği modernizasyonu ile birlikte düşünüldüğünde, her iki taraf için de ciddi katkı sağlayacağını belirten Avdagiç, "Araştırmamızda da açıkça görülmüştür ki 2013 yılı sonuçlarıyla karşılaştırıldığında Avrupa Birliği'ndeki işletmelerin Türkiye pazarına ilgisi artmıştır." şeklinde konuştu.
Avdagiç, AB üyesi ülkelerdeki şirketlerin de Gümrük Birliği'nin güncellenmesini desteklediğini vurgulayarak, "Avrupa Birliği'ndeki işletmeler, Yeşil Mutabakat ve dijital tek pazar hususunda AB ile Türkiye arasındaki iş birliğini de desteklemektedir." ifadelerini kullandı.
Türkiye-AB iktisadi ilişkilerini daha da ileri taşımak için elverişli bir ortam olduğunu kaydeden Avdagiç, sözlerini şöyle tamamladı:
"AB, Türkiye'nin en büyük ihracat ve ithalat ortağıdır. İthalatımızın, yaklaşık dörtte biri AB kaynaklıdır. Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 41'i de AB'ye yapılmaktadır. Türkiye AB'nin 6. büyük ticaret ortağıdır. Bu da çok önemli. İş insanları için vize temininde yaşanan güçlükler, ticaret hacmimizin artış hızını olumsuz etkiliyor. Sorunun, acilen çözülmesi gerekir. Öte yandan, Türkiye-AB ticaretimizde kara yolu taşımacılığı hızlı mal teslimatı için ciddi bir lojistik avantaj sağlamaktadır. Ancak var olan taşıma kotaları, ithal ve ihraç edilen malların teslimatını geciktiriyor. Maliyetleri de artırıyor. Kara yolu taşıma kotaları sorununu çözmemiz gerekiyor."
- "Ekonomi hızla değişim ve dönüşüm geçiriyor"
İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı Ayhan Zeytinoğlu da ekonominin hızla değişim ve dönüşüm geçirdiği bir dönemden geçildiğini aktardı.
Zeytinoğlu, "Ekonomide büyüme, istikrar ve verimliliği yakalama çabasına, dijitalleşen dünyaya, uyum ve sürdürülebilir üretim ile iş yöntemlerine geçiş öncelikleri de eklendi. İklim değişikliği tehdidi her geçen gün şiddetleniyor." dedi.
Güncellenmiş ve derinleşmiş bir Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin Avrupa tedarik zincirlerindeki konumu ve AB pazarındaki rekabet gücü üzerinde son derece etkili olacağının altını çizen Zeytinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle nakliyede Avrupa pazarlarına hızlı ve makul fiyatlarda erişim, rekabet gücünün korunmasını da belirleyen kritik bir etken oluşturuyor. Kovid-19 pandemisi sırasında konteynır başına 10 bin doları bulan nakliye ücretleri günümüzde oldukça ucuzladı. Şanghay'dan Roterdam limanına ulaşımda konteynır ücreti 1500 avroya düştü. Oysa ki İstanbul'dan Roterdam'a nakliyede ücret 2 bin 200 avroyu buluyor. Kamyon ile taşımada ise aynı ücret 3 bin 300 avroya kadar çıkıyor. Bu durum özellikle Çin gibi bir ana tedarikçi ile rekabet söz konusu olduğunda, nakliye ücretlerinin ne kadar belirleyici olduğunu ortaya koyuyor. Muhakkak demir yollarını modernize ederek ve hızlandırarak nakliyede hız ve ücret sorununu çözmeliyiz.
AB, Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle yüksek standartlı demir yolu bağlantısını sağlayacak olan Halkalı-Kapıkule Demir Yolu Projesi'ne 275 milyon avro tutarında bir hibe desteği sağlıyor. Projenin ilk etabı olan Çerkezköy-Kapıkule hattının yıl sonuna kadar bitirilmesi planlanıyor. Bu gibi ortak projelere IPA fonları, Türkiye Yatırım Platformu ve AB'nin Küresel Geçit (Global Gateway) gibi girişimlerinden kaynak temin etmek mümkün. Global Gateway kapsamında AB, 2021-27 yılları arasında 300 milyar avroluk bir yatırımı mobilize edecek. Bu yatırımlar, partner ülkelerin de ihtiyaçlarını dikkate alan, sürdürülebilir ve yüksek kaliteli projelere aktarılacak. İş dünyası olarak TOBB üzerinden zaten AB'ye entegre olmuş durumdayız."
- "Avro alanında yavaşlamanın daha da derinleşmesi muhtemel"
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da Kovid-19 salgını, Rusya-Ukrayna savaşı ve son zamanlarda küresel ekonomilerdeki durgunluğun dünyanın geleceğine yönelik belirsizlikleri artırmaya devam ettiğini söyledi.
Bahçıvan, "Çoklu krizler dönemi olarak tanımlanan bu süreçten geçerken yaşadığımız son küresel kriz, enflasyonda son 40 yılın en hızlı yükselişi olarak gündemimize geldi. Enflasyon, birçok ülkede bir yaşam maliyeti krizi boyutuna ulaşırken eşitsizliklerin de ülkelerde daha da arttığına şahit oluyoruz." diye konuştu.
İlk çeyrek itibarıyla teknik resesyona giren avro alanında yavaşlamanın daha da derinleşmesinin muhtemel olduğunu, ayrıca enerji tedarikindeki gelişmelerin de bu bölgenin performansını etkilemeyi sürdüreceğini belirten Bahçıvan, şunları kaydetti:
"Tüm bu gelişmelerin yanında önce Finlandiya'nın, sonrasında İsveç'in NATO'ya katılımına ilişkin sağlanan uzlaşma ülkemizin dış ilişkilerde bir normalleşmenin işaretini vermesi bakımından kıymetli. Oluşan bu pozitif iklimin de desteğiyle AB ile yaşadığımız sorunların çözüm yoluna girmesi en büyük temenni. Yine Tahıl Koridoru Anlaşması konusunda da ülkemizin ilk imza sürecinde olduğu gibi, yaşanmakta olan krizin aşılması için de gerekli tüm yapıcı çabayı göstereceğine inanıyoruz.
Bu kritik süreçte AB, bizler için vazgeçilemez bir ortaklık konumunda olmanın yanında yıllardır ticaret hacmimizin ilk sırasında yer alıyor. Geçtiğimiz yıl 200 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaştığımız AB'ye 103 milyar dolarlık ihracatımız, aynı zamanda ülkemizin toplam ihracatının yaklaşık yüzde 41'ine tekabül ediyor. AB ile sürdürülebilir, takvimi ve kesin sonuçları olan samimi bir ilişkiyi yeniden tarif etmemiz ve belirsizlikleri ortadan kaldırmamızın büyük önem arz ettiğini belirtmek istiyorum. Avrupa Birliği, sahip olduğu demokrasi standardı, ekonomik zenginliği ve yüksek yaşam kalitesiyle ülkemiz için bir cazibe merkezi olmaya devam etmelidir. Bu amaçla Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefi korunmalı ve sürece yeni bir ivme kazandırılmalıdır."
Bahçıvan, AB ile müzakereler yürütülürken Gümrük Birliği Anlaşması'nın da günün koşullarına göre yeniden ele alınarak revize edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
AB ülkelerine sürdürülebilirlik konusunda sağlanacak destek ve ayrıcalıklardan Türkiye'nin de faydalanması gerektiğini ifade eden Bahçıvan, müzakerelerde sürdürülebilirlik unsuruna yer verilmesinin yanında özel sektörün de görüşmelerde mutlaka yer alması gerektiğini kaydetti.
Bahçıvan, sanayicilerin ve ticaret erbabının AB ülkelerindeki ortaklarıyla etkin iletişimi ve ürünlerin hedef ülkelerde daha rekabetçi bir şekilde pazarlanabilmesi için, firmaların çalışanlarının AB ülkelerine rahatça gidebilmelerinin ürünlerin bu ülkelere rahat ulaşımı kadar öncelikli olması gerektiğini vurgulayarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Öncellikle heyet, firma ve fuar ziyaretleri için Türkiye tarafının üstlendiği vize, belge, ulaşım, destek ve finansman gibi maliyetler oldukça yüksektir. Bilhassa iş insanlarımız için son dönemde en ciddi engellerden biri haline gelen vize sorunu konusunda acil rahatlatıcı adımlar atılması gerektiğini yeniden hatırlatmak istiyorum. Aylar sonraya verilen randevular, kısa süreli vizeler ve çoğunlukla retle sonuçlanan başvurular ile karşı karşıya kalmaktayız. Umuyoruz ki olumlu gelişmeler sadece beyanat boyutuyla kalmayıp somut adımlarla daha da ileriye taşınabilir."
(A.A.)
Adınız Soyadınız | |
E-Posta Adresiniz | |
Kullanıcının E-Posta Adresi | |
Gönderenin Notu |