TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, TRT Türk kanalında yaptığı değerlendirmede, yapılan anketlerde insanlara en önemli sorununuz nedir? diye sorulduğunda birincil sorunun işsizlik olarak ortaya çıktığını belirtti.
Diğer sorunların işsizlik sorununun altında kaldığına işaret eden Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu: “Biz bilfiil iş hayatının içindeyiz, ben de sizin de yakından bildiğiniz gibi gerek içeride, gerek dışarıda çok aktifim. Bütün Türkiye’de 1 yılda 81 ili ziyaret etmeye çalışıyorum. Bu yapmış olduğum ziyaretlerde gördüğüm en önemli noksanlık şu oluyor: Binlerce kahvehane var, kahvehaneler işsizlerle dolu. Eşten, dosttan, ahbaptan, tanıdıktan devamlı bir özgeçmiş veriliyor. İşte bu özgeçmiş çerçevesinde, belli bir kriterin üzerine çıkmış olan arkadaşlarımız da görüşmeye çağrılıyor. En son da ben görüşüyorum. Ben şimdi soruyorum, arkadaşa diyorum ki: “Arkadaşım güzel bir üniversite bitirmişsin. İyi yabancı dilin de var. Ne iş yaparsın?”. “Başkan, ne iş olsa onu yaparım” diyor. Bu aslında ‘ben hiçbir işi yapamam’ın somut göstergesi. Bu tabi arkadaşlarımızın, yeni gençlerimizin problemi değil, bu eğitim sistemimizin problemi. Özellikle bu imam hatip meselesinden doğuyor. Meslek liselerini, meslek yüksekokullarını biz göz ardı ettik, yok farz ettik. Ve meslek liselerine, meslek yüksekokullarına özellikle ikinci sınıf muamelesi yapmaya başladık ki bu Türkiye’nin geleceğine yapılmış en büyük kötülüklerden bir tanesi.”
-“En büyük gurur kaynağı genç ve dinamik nüfus”
Türkiye’nin en büyük gurur kaynağının genç ve dinamik nüfusu olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, “Türkiye toplumunun yarısı 28 yaş altında, yani 36 milyon insan 28 yaş altında. Eğer bu toplumu iyi eğitebilirsek, iyi yetiştirebilirsek gelecek de Türkiye’nin hem zenginliği olacak, hem dinamizmi olacak. Bu çerçeveden baktığımız zaman maalesef bu meslek liselerini biz göz ardı ettik. İnsanları meslek lisesinde okurken önüne bir bariyer koyduk, sen üniversiteye gidemezsin dedik” dedi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun TRT Türk’te Serhat Akça’ya yaptığı değerlendirmeler şöyle:
“Şimdi insanların da yaratılışından gelen bir hususiyet var. İnsan hep bir üste tırmanmak ister. İnsanlık gelişmesi de hep böyle olmuştur. Siz şimdi insanın önüne vizyonunu kapattığınız zaman, dar bir çerçeveyi koyduğunuz zaman, bu sefer bu okullara talep düşüyor. Bütün dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde meslek liselerindeki eğitim oranı yüzde 65 ila yüzde 70. Bizde bu oran yüzde 35. Yani tam tersi. Meslek sahibi olanlar orada yüzde 65-70. Bizde meslek sahibi olanlar, meslek liseleri iyi eğitim verdi diyelim, yüzde 35. Şimdi düşünebiliyor musunuz, genç bir insansınız, meslek lisesine gidiyorsunuz. Umudunuz yok. Biz bir anket yaptık meslek liselerinde. O sorulardan bir tanesi “Mutlu musunuz?”. Yüzde 85’i hayır diyor. Türkiye’nin geleceğini kuracak gençler mutsuz. Şimdi mutsuz insanla ne üretebilirsiniz ki?”
-“Ana sorun mesleksizlik”
“Onun için maalesef bu eğitim sisteminin getirmiş olduğu bir mesleksizlik. Aslında Türkiye’nin ana sorunu; işsizlik değil de mesleksizlik demek lazım. Bugün biz sanayide, ticaret aleminde özellikle hep tabelalar görürüz. Ama Türkiye’de yaklaşık 3,5 milyona yakın işsiz var, her yıl da 800 bin genç istihdam nüfusuna katılıyor. Ama tabelalar da bir türlü inmiyor. Şimdi soruyorsunuz, iyi bir gaz altı kaynakçısı, yok, yetişmiş yok. Meslek lisesini buna adapte edememişiz; birinci problem.
İkinci problem de; insanlar gaz altı kaynakçısı olacak. Böyle bir talebin olduğunun farkında değiliz, yetiştirmemişiz. Ve bir tarafta işsizler ordusu var, bir tarafta da iş arayan işverenler.”
-Batıdaki örnekler
“Yani müthiş bir kaos var aslında. Bu çerçevede biz yaklaşık 1 yıldır Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, TEPAV, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak bu bu sorunu nasıl çözebiliriz diye baktığımız zaman, özellikle Fransa, Avusturya, İtalya gibi Batı’nın en önde gelen sanayisiyle ilerlemiş ülkelerde devlet odalara görev vermiş, mesleki eğitim noktasında görev vermiş. Denetlemesinden tutun imtihanına kadar, yine devlet eğitiyor, ama imtihanı odalar yapıyor, sertifikasyonu o veriyor. Çünkü, kendi yanında çalıştıracağı adamın iyi eğitilip eğitilmediğinin kararını odalar veriyor, oradaki diplomayı da aldığı zaman genç o zaman çok rahatlıkla, elinde sertifikayla beraber bir iş bulabilme noktasında fırsatını bulamıyor.”
-“İşsizlik oranı 14’lere çıkmıştı”
“Bu projenin üzerinde çalışırken tabi kriz döneminde, krizde de en önemli şey insanların işsiz kalmasıydı ve Türkiye’deki işsizlik oranı yüzde 14’ler seviyesine çıkmıştı. Sosyal olarak bu idare edilmesi zor bir görev. Bu çerçevede Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, İŞKUR, Milli Eğitim Bakanlığımızla beraber bir araya gelerek bu meselede insanlara meslek edindirmek üzere ne yapabiliriz diye bir proje üzerinde çalışmaya başladık. Ve yapmış olduğumuz projede özellikle işsiz olan gençlerimizi meslek sahibi edip, onları iş sahibi yapmayı hedefledik.”
-“19 pilot ilde başladı”
“19 pilot il seçtik, projenin uygulanmasında Türkiye’deki sanayileşmenin önünde gelen şehirlerini ele aldık. Ve bu çerçevede ve bir başka şey daha yapmaya başladık, bugüne kadar yapılmamış bir ihtiyaç analizi. Daha önce sorduk, çalıştırdığınız elemanların niteliğinden şikâyetçisiniz, yüzde 85’i şikayetçi. Ne tip elemana ihtiyacın var? diye sorduk. ‘Size ne tip eleman yetiştirirsek bunu istihdam edersiniz?’ dedik. O meslek dallarını aldık, bu arada bu proje duyulmadan önce de müracaatlar vardı. Onlara dedik ki, bakın şu alanlarda insanlar adam arıyorlar. O işsizler oraya müracaat ettiler. Diyelim ki gaz altı kaynakçısı, sizin 2 tane gaz altı kaynakçısına ihtiyacınız var da, sizin elinizde müracaat eden 5 kişi var. Biz sizi o 5 kişiyle görüştürdük bu proje kapsamında. O 5’ten 2’yi siz seçiyorsunuz, ihtiyacınız 2 ya, şu 2’sini yetiştirirseniz ben bunları istihdam ederim diyorsunuz. Ve bunlar 3 ay boyunca meslek lisesinde eğitim görüyorlar. Burada unuttuğum bir şeyi daha söyleyeyim, burada bir önemli nokta da nasıl altyapısından, yani makine ekipmana ihtiyacı varsa meslek liselerinin, eğiticilerin de eğitimine ihtiyacımız var. Önce eğiticileri eğittik, birinci önceliği ona verdik,
Bu projenin belki de en önemli unsurlarından bir tanesi de şu. Siz okulda eğitim görürken de yine işsizlik fonundan cebinize 15 TL cep harçlığı alıyorsunuz. Yani işe gidiyormuş gibi cebinizde para oluyor, ihtiyacınız bitiyor, iş arama ihtiyacınız bitiyor. Acaba ben bir iş bulsam da kaçsam demenize gerek yok, zaten cep harçlığınızı alıyorsunuz 15 TL. Bir taraftan da sigortalı oluyorsunuz. Yani bu projenin aslı şu: Altın bilezik sahibi olurken, bir de cebinize para giriyor.”
-“1 ila 4 yıl arasında, işveren hissesini de ödemeyeceksiniz”
“Bu çerçevede işsiz gencimiz veya işsiz arkadaşımız bu 3 ay boyunca okulda eğitimi gördükten sonra işverene diyoruz ki, eğiticiyle beraber şimdi bak senin o 2 arkadaşımızı yetiştirdik. Şimdi 3 ay da senin fabrikada staj görecek. Ve işverene diyoruz ki, bu 3 ay boyunca staj görürken senin de cebinden para çıkmayacak. Çünkü devlet buna 15 TL’yi vermeye devam edeceğiz diyor işsizlik fonundan. 15 TL almaya devam ediyor, sigortası devam ediyor ve bilfiil iş yerinde eğitimini gördükten sonra 6 ay sonunda işine başlamış oluyor sizin fabrikanızda. Başladığı zaman size diyoruz ki artık, arkadaş sana 1 yıl ile genç işsiz, kadın işsize göre 4 yıla kadar giden sosyal sigortalar işveren hissesini de ödemeyeceksin diyoruz. Yani bunu baba oğula vermez, bu müthiş bir proje. “
-“Fırsatı kaçırmayın”
“Türk iş aleminin bu fırsatı kaçırmaması, iyi değerlendirmesi gerekir. Çünkü bizim özellikle sanayiciler olarak en önemli şikayetimiz; rakiplerimizle eşit şartlarda rekabet edemememiz.diğimizden şikayetçiyizdir. Bu proje işte sizin üzerinizdeki istihdam maliyetlerini düşürüyor. İkincisi; iyi yetişmiş bu arkadaşlarımızı alarak daha verimli üretim elde etme şansına kavuşuyorsunuz. Yani hem bir taraftan para kazanıyorsunuz, cebinizden daha az para çıkıyor, öteki taraftan da, istediğiniz adama kavuşarak daha az sürede, daha kısa sürede malınızı üretir hale geliyorsunuz. İşte bu projenin esas, en büyük kapsamı bu.”
-Bu yıl hedef 200 bin kişinin eğitimi
“20 bin kişi bu şekilde eğitime başladı şimdi. 2011’deyiz, inşallah bu yıl hedefimiz 200 bin kişiyi eğitmek. Ve hedef de 1 milyon kişiyi eğitmek. Dünyanın en büyük projesini hep beraber ortaya çıkartmak istiyoruz. Bu tabi bunun ana iki nedeni bir tanesi mesleksizlik, bir de işsizlik oranının Türkiye’de çok yüksek olması. Bu işsizliğin bu kadar yüksekken, bir yerde işe adam arıyorlarsa, onların ihtiyacı niteliğindeki elemanları yetiştirmek. Dünyada böyle bir proje yok.”
-“Girişimcimiz de işçimiz de başarılı”
“Bizim girişimcimiz de çok başarılı, işçimiz de çok başarılı. Bakın bizzat yaşadığım iki-üç hadiseyi sizinle paylaşmak istiyorum. Japonya’daydık Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber. Orada Toyota’nın CEO’su Mr. Toyota, Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmek istedi. Sayın Cumhurbaşkanımız da o toplantıda Türk iş alemi Başkanı olarak benim de olmamı istedi. O toplantıdaydım, Mr. Toyota’nın Sayın Cumhurbaşkanımıza bir ifadesi oldu, çok önemliydi. 27 ülke operasyon yapıyoruz, imalatımız var Toyota olarak ama en verimli fabrikamız nerede diye sorarsanız Türkiye’de dedi. Sıfır üretim hatasıyla çalışıyor. Kaliteye bu kadar dikkat eden Japonlara, Japonya’daki fabrikalar dâhil olmak üzere Türkiye’deki Toyota 1 numara verimde. Bu bizim işçimizin başarısı.
Geçen yıl bunu bizzat yine Kore’de Hyundai’nin CEO’sundan Sayın Cumhurbaşkanımıza kürsüden anlatırken şahit olduk, o toplantıya katılan herkes şahit oldu. Türkiye’deki Hyundai sıfır üretim hatası üreten tek Hyundai fabrikası diye ifade etti. Bunlar müthiş şeyler.
Ford fabrikasının Avrupa’daki üretim tesisleri içerisindeki yarışmada, kendi içlerindeki yarışmada, Ford fabrikaları içerisinde yine Türkiye Ford en verimli Ford fabrikası seçildi. Bunu kim yapıyor? Bizim insanımız, bizim işçimiz yapıyor. Demek ki bizim insanımıza iyi eğitim verirseniz, iyi yol gösterirseniz, iyi hedef ortaya koyarsanız başaramayacağı hiçbir şey yok. Bu işçisi de böyle, işvereni de böyle. Onun için bu çok önemli. Bunu özellikle altını çizerek söylemek istiyorum, özellikle tabi bizim oradaki işgücümüzü kaybetmek istemez Almanlar. Çünkü bizim insanlarımızın verimliliği herkesten daha fazla. Çalışkanız, özveriliyizdir, iş yerini sahipleniriz, sanki bu iş yerinde çalışırken o iş yerinin yüzde 100’ü bizimmiş gibi çalışırız. Bu almış olduğumuz bir kültürdür aslında.”
-Avrupa’nın en büyük eksikliği vizyoner lider
“Aynı zaman İslam ülkelerinde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak Başkan Yardımcılığı görevini yapıyoruz. İki koltukta da oturduğumuz için şunu biliyoruz: Avrupa Odalar Birliği, dünya ekonomisinin yüzde 35’ini temsil noktasında olan çok güçlü bir organizasyon. Dünya ekonomisi gayri safi milli hâsılasının yüzde 35’ini oluşturuyor Eurochambres. Orada da baktığımız zaman ben onlara da söyledim, hırs kalmamış, heves kalmamış, genç ve dinamik nüfus yok ve vizyoner liderleri yok. Yani Avrupa’nın belki de şu andaki en önemli eksikliği, birinci eksikliği bence vizyoner liderleri yok. Şimdi belli bir noktaya gelmişler, önlerine bakıp da ne çalışacağız diyor, niye çalışacağız diyor. Bizim ama bir iddiamız var, biz dünyanın 16. büyük ekonomisiyiz. 25’ten aldık 16’ya getirdik. Şimdi hedef ne? İlk 10’a girmek, hedefimiz var. Adamların hedefi kalmamış. Toplum ihtiyarlamış, aman bizim huzurumuz bozulmasın, rahatımız devam etsin, derdi bir iş çıkmasın. Şimdi böyle yapmaya başlayınca da yerinde saymaya başlıyorsun. Biz zaten onun için diyorum ki Avrupalı dostlarımla bir araya geldiğim zaman, bakın, bizim size en büyük katacağımız şey nedir biliyor musunuz? Yeni bir heyecan, biz bunu katarız size, size bir dinamizm getiririz.”
-Çin’in durumu
“Çin beni korkutmuyor. Bakın bir şey söyleyeyim. Geçen hafta 10 tane ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı buradaydı EKO zirvesi kapsamında. Kazakistan Başbakanıyla görüşmemde, bana bir vizyon verdi. Dedi ki, Kazakistan’ın hemen yanı başında Uygur özerk bölgesi var. Şimdi Çin orayı yeni bir üretim üssü seçmiş ve şu anda yaşayan nüfus 20 milyon, 10 yıl içerisinde 100 milyonluk bir nüfus barınacak bu bölgede. Diyor ki Kazak Başbakanı, şimdi burada Çin dünyaya mal üretmek için burayı üretim üssü seçti burada. Ama o 100 milyon insanın ihtiyaçları var. Tabi 5 bin kilometre öteden, Pekin’den, Şangay’dan bunların ihtiyacını getireceğine, yanı başında 200 kilometre ötesindeki Kazakistan sınırında üretip ve oradaki 100 milyona satarım diyor. İşte vizyon bu, liderlik bu, geleceği görmek bu.”