TOBB - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Hisarcıklıoğlu’ndan AB ve Gümrük Birliği’ne ‘haksız rekabeti önleyelim’ çağrısı


08.04.2014 / İstanbul



Türkiye-AB Gümrük Birliği Değerlendirme Raporu Lansman toplantısında konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Dünya Bankası Raporu’nun Türk özel sektörü olarak yıllardır dile getirdikleri sorunların haklılığını tescillediğini belirterek, “Türk özel sektörünün Gümrük Birliği içinden veya dışından haksız rekabete maruz kalması engellenmeli ve ABD dahil, üçüncü ülkelerle gerçekleştirilen STA müzakerelerinde, Türkiye’nin de eş zamanlı müzakere yürütmesi sağlanmalı” diye konuştu.​

İstanbul’da düzenlenen Türkiye-AB Gümrük Birliği Değerlendirme Raporu’ne ilişkin toplantıya TOBB Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu, ABTürkiye Delegasyonu Temsilci Yardımcısı Bela Szambodi, Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, Ekonomi Bakanlığı AB Genel Müdürü Murat Yapıcı ve iş dünyasından çok sayıda temsilci katıldı.

 

HABER VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ


Toplantının açılış konuşmasını yapan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, AB'nin geçmişte müzakereler sürecinde, Serbest Ticaret Anlaşmaları'nda Türkiye'nin de taraf olmasını önerdiğini belirterek, "O günkü yanlış düşünce, yanlış politika ve ya geleceği görememe sonucunda reddeden taraf biz olduk. Şimdi biz, AB Komisyonu'na ve AB üyesi ülkelere 'Arkadaş biz o gün yanlış yaptık, biz yanlıştan dönmek istiyoruz, bu Serbest Ticaret Anlaşmaları'na bizi de taraf edin' diyoruz " dedi.


Hisarcıklıoğlu, Türkiye Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’ne bundan tam 18 yıl önce, 1996 yılında adım attığını hatırlatarak, sürece ilişkin bilgi verdi. Gümrük Birliği’nin kapsamının, Ortaklık Konseyi kararıyla belirlendiğini belirten Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu:


“Gümrük Birliği, Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin bir aşamasıdır. Ankara Anlaşmasında tam üyeliğe kadar öngörülen, “Geçiş Dönemi”nin sonudur.  ‘Nihai Aşama’dır.      Ama maalesef çeşitli sebeplerle “nihai aşama” bir türlü nihayete erememiştir. Ve üyelik sürecinin bir aşaması olarak tasarlanan Gümrük Birliği, 20 yıla merdiven dayamıştır. AB ürün bazında oldukça yüksek standartlara sahip. Pazara giriş bu standartlar sebebiyle kolay olmuyor.

 

Sürecin başında, AB’nin bu özelliklerinden ötürü, Türk üreticisi ciddi bir endişe yaşadı. Yanarız, batarız diyen çok oldu. Ancak zaman içinde gördük ki,  Gümrük Birliği’nin sağladığı yapısal değişim ve getirdiği yeni rekabet zihniyeti,  Türkiye’nin dönüşümünde önemli bir rol oynadı. Gümrük Birliği, Türkiye’nin iktisadi dönüşümünde bir mihenk taşıdır. Türkiye’nin iktisadi gelişimi için 1980 sonrasında rahmetli Özal’ın imza attığı serbest piyasa reformlarından sonra önemli bir adımdır. AB ile Gümrük Birliği ilişkimiz; Sanayi üretimi yapısının çeşitlenmesinde, üretimde kalite ve sürekliliğin sağlanmasında, rekabet kurallarının tesisinde, rekabet edebilme gücünün artmasında, son derece önemli rol oynadı. Böylece, Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisiyle entegrasyonu sağlandı. Gümrük Birliği ile Türkiye’nin sanayi ürünlerinde ciddi bir ihracat artışı gerçekleşti.”

 

-Madolyanın öbür yüzü

 

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, bu iyi tablonun yanında bir de madalyonun diğer yüzü bulunduğunu ifade ederek, her uzun ilişkide olduğu gibi Gümrük Birliği’nin işleyişinde de zamanla sorunlar ortaya çıkmaya başladığını bildirdi.

 

Son 20 yılda Türkiye’de, Avrupa Birliği’nde ve dünya ekonomisinde köklü değişiklikler olduğunu bildiren Hisarcıklıoğlu şu değerlendirmeyi yaptı: “Üzerine Gümrük Birliği’ni bina ettiğimiz ekonomik temeller değişti. İlk değişimi Avrupa Birliği’nin yapısında yaşadık. Biz Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşmasını imzalarken, Avrupa Birliği 15 ülkeydi. Gelişmiş ve zengin 15 AB ülkesiyle gümrük birliği anlaşması imzalayan bir Türkiye’ydik. Sovyetler Birliği yeni yıkılmıştı. Orta ve Doğu Avrupa’daki eski Sovyet cumhuriyetleri AB’den aldıkları yardımlarla yeni sisteme geçişi sağlamaya çalışıyorlardı. Sonra Avrupa Birliği değişti. Avrupa Birliği’nin hızla gelişen, Türkiye ile benzer gelir ve üretim koşullarına sahip 13 yeni üyesi oldu.

Gelişmiş Avrupa pazarlarından pay almak isteyen gümrük birliği içindeki ülke sayısı katlanarak arttı.

Bakın size bunu basit bir örnekle göstereyim. 1995’te yani Gümrük Birliği’ne girdiğimiz yıl 15 AB ülkesinin toplam ithalatından aldığımız pay yüzde 1,7.

 

Gümrük Birliği’nden sonra ise 2004 yılında AB pazarındaki payımız yüzde 2,7 ile zirveye ulaşmış.

 

2004 yılı çok önemli. Çünkü AB’nin en büyük genişleme hamlesini yaptığı yıl. Yani yeni 10 AB üyesinin birliğe girdiği yıl.  2004 sonrasında AB pazarında Türkiye için kayıplar başlamış. 2004 yılında zirveye ulaşan payımız 2,7’den 2,2’ye kadar düşüyor. Bir başka deyişle, Gümrük Birliği’nin ilk 10 yılında Gümrük Birliği’nden sağladığımız pazar kazancının yaklaşık yarısını 2004’ten sonra geri vermişiz.  İşte bugünkü Gümrük Birliği iyi mi, kötü mü tartışmaları da buradan çıkıyor.  Çünkü, Gümrük Birliği bizim yeni AB ülkelerine karşı rekabet koşullarımızı korumak üzerine tasarlanmadı.

 

Yeni ortaklarımız AB’de serbestçe gezerken, biz transit karayolu kotaları ile boğuşmaya başladık.  Rakip işadamları AB pasaportuyla gezerken, Türk işadamlarımız vize çilesiyle boğuşmaya devam etti.

 

Biz AB’nin karar alma süreçlerinde, istişari olarak bile yer almazken, yeni AB ülkeleri haklarını savunur hale geldiler. Biz ihtilafların çözümü için sağlıklı bir mekanizma bulamazken, yeni AB üyeleri ortak AB hukukunun avantajlarını yaşadılar.”

 

-Türk özel sektörü rekabete hazır

 

Bu değerlendirmelerini yeni Avrupa Birliği ülkelerinden kaynaklı rekabete karşı çıktığı için yapmadığını ifade eden Hisarıklıoğlu, “Aksine biz Türk özel sektörü olarak her türlü rekabete hazırız. Sanayimize ve girişimcilerimize sonuna kadar güveniyoruz. Benim burada bahsettiğim Avrupa Birliği’nin değişen yapısına rağmen Gümrük Birliği’nde Türkiye’nin ve Türk özel sektörünün haklarını koruyacak düzenlemelerin bir türlü yapılmamasıdır. Benim burada bahsettiğim bürokratik manevralarla iş adamları için vize konusunun, Türk TIR’ları için transit belgesi konusunun bile bir türlü çözülememesidir.  Biz Türk özel sektörü olarak, Avrupa Birliği’nin değişen koşullara göre hakkımızı teslim edeceğine inanıyoruz ve bu konuların çözülmesini talep ediyoruz” diye konuştu.

 

Gümrük Birliği açısından çok daha önemli bir tehditle karşı karşıya olduklarını belirten TOBB Başkanı M. Rİfat Hisarcıklıoğlu, bunun da özellikle küresel kriz sonrasında AB’nin hız verdiği yeni nesil serbest ticaret anlaşmaları olduğunu söyledi. AB’ye tam üye olmadığı için, Gümrük Birliği’ne rağmen, Türkiye’nin bu anlaşmalara dahil olamadığına vurgu yapan Hisarcıklıoğlu, “Yani üçüncü ülkelerin malları rahatça bize gelirken, bizim mallar oraya gidemiyor. Son yıllarda birçok Latin Amerika ve Uzak Doğu ülkesi ile anlaşmalar imzalandı, yada mevcut anlaşmalar genişletildi. Özellikle Kore ve Meksika ile yapılan anlaşmaları ve etkilerini çok tartıştık. Ama özellikle, AB ve ABD arasında müzakereleri başlayan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması - TTIP’e müdahil olamamamız bu yöndeki endişelerimizi daha da ileri taşıyor” dedi. Hisarcıklıoğlu, “Çünkü TTIP çağımızın en önemli anlaşmalarından biri. TTIP sadece bir serbest ticaret anlaşması değil. İçinde ticaretin yanı sıra karşılıklı yatırımlara ve standartlara ilişkin düzenlemeler de var. Taraflar ekonominin dünya devleri; toplamda 820 milyonluk bir nüfusa ev sahipliği yapan ABD ve AB dünyadaki toplam üretimin (GDP) %45’ine sahip. Dünya ticaretinin ise %30’unu gerçekleştiriyorlar. Bir de TTIP’in kardeşi Transpasifik İşbirliği Anlaşması - TPP var. Burada da ABD ve 13 Pasifik ülkesi var. TTIP ile TPP birlikte yeni bir küresel ekonomik düzen demek. Çünkü dünyanın üçte ikisi bu yeni düzene uymak durumunda kalacak. Böylesine devasa bir anlaşmanın dışında kalanları olumsuz etkilememesi ise imkânsız” diye konuştu

 

-20 milyar dolar zarar tahmini                        

 

Brookings Enstitüsünün yayınladığı bir rapora göre, Türkiye’nin TTIP’ye dahil olmaması halinde 95 bin kişinin işini kaybetme ihtimalinin ortaya çıkacağı ve Türkiye ekonomisinin 20 milyar dolar zarara uğrayacağının tahmin edildiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Bu bakımdan, TTIP’ye dahil olmamız Gümrük Birliği içinde olmamız sebebiyle, daha da önem kazanıyor. Bu günlerde ABD’nin NAFTA’daki ortakları Kanada ve Meksika’yı TTIP sürecine doğrudan veya dolaylı olarak dahil etme hazırlığında olduğunu duyuyoruz. Türk özel sektörü olarak, aynı yaklaşımı Avrupa Birliği’nden de Türkiye için beklediğimizi belirtmek istiyorum” ifadesini kullandı.

 

Gümrük Birliği ile ilgili tartışılması gereken konular bulunduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, bu çerçevede, zamanlaması son derece önemli olan bu raporu hazırladıkları için Dünya Bankası’na ve bu raporu Dünya Bankası’ndan talep ettikleri için Avrupa Komisyonu’na teşekkürlerini iletti.

 

-Gümrük Birliği, Türkiye’yi AB ekonomisi ile yakınlaştıracak bir araç

 

Hisarcıklıoğlu şunları söyledi:

 

“Raporun zamanlaması çok önemli çünkü Avrupa Birliği de bir değişime hazırlanıyor. Bu yıl Parlamento ve Komisyon’da değişim yaşanacak. Yeni kadroların, yeni bir oyun planıyla Türkiye-AB ilişkilerine ivme kazandırabileceğine inanıyorum. O yüzden, Türk özel sektörü olarak bu raporu çok önemsediğimizi belirtmek isterim. Ortada ciddi bir ihtiyaç vardı. Eminim bu rapor yeni dönem için önemli bir tartışma zemini oluşturacaktır.

 

Gümrük Birliği ilişkisini, ticari bir düzenleme olması yanında, Türkiye’yi AB ekonomisine yakınlaştıracak, AB ekonomisiyle bütünleştirecek en önemli araç olarak görüyoruz.

 

Bu bakımdan Gümrük Birliği sağlıklı işlemelidir. Dünya Bankası’nın bu raporu Türk özel sektörü olarak bizlerin yıllardır dile getirdiği sorunların haklılığını tescillemektedir.


Dünya Bankası raporunda da altı çizildiği gibi; AB ile Türkiye arasında, danışma mekanizmaları güçlendirilmeli ve çeşitlendirilmelidir. Türkiye’nin ve Türk özel sektörünün Gümrük Birliği içinden veya dışından haksız rekabete maruz kalması engellenmelidir.


ABD dahil, üçüncü ülkelerle gerçekleştirilen STA müzakerelerinde, Türkiye’nin de eş zamanlı müzakere yürütmesi sağlanmalıdır. Transit taşımacılığa öncelik verilerek, karayolu taşımacılığı serbestleştirilmelidir. Türkiye-AB Gümrük Birliği ilişkisinin geleceği için, İşleyen bir Anlaşmazlıkların Çözümü Mekanizması oluşturulmalıdır. Burada Türk özel sektörü olarak, görev verildiği takdirde, TOBB tahkiminden ve ICC tahkiminden gelen deneyimimizi kullanmaya hazır olduğumuzu belirtmek isterim. Ve son olarak, en azından iş dünyası için, vize sorunu ortadan kaldırılmalıdır. Bu kapsamda, 26 Mart 2014 tarihinde vermiş olduğu karar için, Berlin Yüksek İdare Mahkemesi’ni tebrik ediyorum. Davayı açan işadamımız Osman Nuri Korca, Türkiye’nin haklılığını bir kez daha kanıtlamıştır. Kendisini kutluyorum. 

 

Bugünden sonra ne kazandık, ne kaybettik muhasebesini bir yana bırakıp daha adil bir Gümrük Birliği’ni nasıl oluştururuz diye kafa yormalıyız. Bu açından, Dünya Bankası tarafından hazırlanan raporun çok iyi bir müzakere çerçevesi oluşturacağına inanıyorum.”

 

- DB Türkiye Direktörü Martin Raiser

 

Dünya Bankası’nın, Türkiye- Avrupa Birliği (AB) arasındaki Gümrük Birliği Değerlendirme Raporu'nu değerlendiren DB Türkiye Direktörü Martin Raiser, anlaşmaya yeni bir önlemler paketi gerektiğinin altını çizerek, "Gümrük Birliği'ne yeni bir kan katmak için doğru bir zaman olduğunu düşünüyorum" dedi. Raiser, lansman toplantısında Dünya Bankası tarafından, AB'nin ricası üzerine hazırlanan raporun objektif bir değerlendirme olduğunu ifade etti. Gümrük Birliği'yle Türkiye ve Avrupa arasındaki ticaretin 4 katına çıktığını anlatan Reiser, "Özetle Türkiye, Avrupa Yakınsama Mekanizması'nın parçası olmuştur. Türkiye'yi entegre eden bir unsur olmuştur" diye konuştu.

 

- AB Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Bela Szombati

 

AB Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Bela Szombati de toplantıda yaptığı konuşmada Gümrük Birliği'nin yeni bir ivmeye ihtiyaç duyduğunu belirterek, yalnızca sınai malları kapsayan bir Gümrük birliği'nin AB'nin küresel sahnede izlediği daha geniş politikaları yansıtıp yansıtmadığının sorgulanması gerektiğini söyledi.

 

Szombati, Dünya bankası'nın raporuyla ilgili olarak 'Bu girişimin arkasındaki fikir Gümrük Birliği'nin henüz faydalanılmamış potansiyelinden faydalanmaktır. Bu çerçevede Dünya Bankası'ndan Gümrük Birliği'nin mevcut etkileri, uygulanma şartları, kurumsal düzenlemeleri ve ekonomi açısından taşıdığı anlamını da kapsayan, dışarıdan, objektif bir analiz yapması istenmiştir. Bu bağımsız rapor ve ulaştığı sonuçlar, hazırlayanlarına aittir. Ancak çalışmanın dengeli bir görünüm sunduğunu ve tavsiyelerinin Gümrük Birliği'ni iyileştirme, modernleştirme ve genişletmeye yönelik daha fazla görüşmeler için değerli bir temel sunduğuna inanıyoruz' dedi.

 

Gümrük Birliği'ni iyileştirmeye yönelik görüşmelerin uzun ve zorlu geçebileceğini belirten Szombati, 'Ancak bu kavşata fazladan çaba, vizyon ve iddia sergilemek caziptir ve buna değer' ifadelesinde bulundu.

 

-Raporun sunumunu Özdemir yaptı

 

Dünya Bankası Kıdemli Ekonomisti Kamer Karakurum Özdemir Avrupa Birliği (AB)-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirme Raporu'nu sundu.

 

Özdemir, "AB'nin STA imzaladığı üçüncü ülkeler zaman zaman Türkiye ile STA imzalamayı kabul etmemektedir. ABD ve Kanada gibi büyük ülkeler ile AB arasındaki STA'nın artması Türkiye için potansiyel kayıpların artması riskini doğurmaktadır" dedi.

 

Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği'nin öncü ve benzersiz bir girişim olduğunu belirten Özdemir, Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin kalite alt yapısını iyileştirip, teknik düzenlemelerde reform yapılmasını kolaylaştırarak, AB müktesebatıyla uyumlaşma sürecine yardımcı olduğunu kaydetti.

 

Özdemir, Türkiye ile AB arasındaki ticaretin değerinin 1996'dan itibaren yaklaşık 4 kat arttığını ifade ederek, şunları söyledi:

 

"AB'den Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye akışındaki artış ve bununla birlikte Türk ve Avrupalı şirketlerin üretim ağları yoluyla entegrasyonundaki iyileşme önemli düzeyde gerçekleşti. Türkiye'ye giren doğrudan yabancı yatırımın da 4'te 3'ü AB kaynaklıdır. Değişen küresel ekonomi daha fazla entegrasyonu gerekli göstermektedir. Gümrük Birliği'nin uygulamaya girmesi hem Türkiye'nin ekonomik büyüme modelinde hem de küresel ekonomide önemli değişimlerin yaşandığı, özellikle gelişmekte olan piyasaların yükselişe geçtiği bir döneme rastlamıştır."

 

Özdemir, hem AB hem de Türkiye'nin üçüncü ülkeler ile STA yapma girişimlerinin olmasının ticaret ilişkilerinde değişikliklere yol açtığını anlatarak, "Raporun en önemli bulgularından biri Gümrük Birliği'nin bir STA'ya göre daha fazla fayda sağladığıdır. Gümrük Birliği kapsamında Türkiye'nin AB'ye ihracatı bir STA ile kıyaslandığında yüzde 7'ye kadar daha yüksektir. AB'nin Türkiye'ye ihracatı da yüzde 4 artmıştır. Gümrük Birliği'nden en fazla etkilenen sektörler motorlu taşıtlar, televizyon ve giysi gibi görülmektedir" diye konuştu.

 

- "Anlaşmanın temel tarımı kapsayacak şekilde genişletilmesi kazanç sağlar"

 

Rapor çerçevesinde yapılan analize göre anlaşmanın temel tarımı kapsayacak şekilde genişletilmesinin her iki taraf için de kazanç sağlayacağına işaret eden Özdemir, "Ortak dış tarifelerin kabul edilmesi, Türkiye'nin temel tarım ürünlerine ilişkin ithalat korumasını önemli ölçüde azaltacak, bu da tüketicilere fayda sağlayacaktır. Türkiye'nin AB'nin yiyecek güvenliğiyle ilgili kuralları karşılayabilmesi için süt ürünleri, et, canlı hayvan ve balık işletmelerinin modernizasyonu için yaklaşık 2 milyar avroya ihtiyaç duyulacaktır" şeklinde konuştu.

 

Özdemir, ticaret ilişkilerine hizmetlerin eklenmesinin olumlu olacağını belirterek, "Hizmetler Türkiye'nin GSYH'nin yüzde 60'ını teşkil etmesine rağmen Gümrük Birliği'nde yer almamaktadır. Türkiye hemen hemen tüm AB üye ülkeleriyle kapasitesinin altında ticaret yapmaktadır. Bu bağlamda örnek tahminler sınır ötesi hizmet ticaretinin açılmasının Türkiye'nin 1,1 milyar dolar statik kazanç sağlayacağını göstermektedir" diye konuştu.

 

Mevcut veya genişletilmiş bir Gümrük Birliği'nin faydalarının en üst düzeye çıkarmak için karar verme ve katılım süreçlerindeki asimetrilerin düzeltilmesinin önemine işaret eden Özdemir, şunları kaydetti:

 

"Karar verme sürecindeki asimetriler Gümrük Birliği anlaşmasının başlangıçta Türkiye'nin tam üyeliğine giden yolda geçici bir düzenleme olarak düşünülmesinden kaynaklanmıştır. Anlaşmadaki resmi hükümler Türkiye'nin karar verme sürecine değil kararların şekillendirilmesi sürecine katılımına imkan tanımaktadır. Asimetrilerin etkisini azaltmak için 'Türkiye'nin dostları' çalışma gruplarının oluşturulması ve Türkiye'nin komitoloji komitelerine ilişkin temsiliyetinin artırılması gibi adımlar atılabilir. AB'nin STA imzaladığı üçüncü ülkeler zaman zaman Türkiye ile STA imzalamayı kabul etmemektedir. Meksika, Güney Afrika ve Cezayir gibi. ABD ve Kanada gibi büyük ülkeler ile AB arasındaki STA'nın artması Türkiye için potansiyel kayıpların artması riskini doğurmaktadır."

 

- "Türk iş insanları için özel bir yeşil şerit oluşturulması olumlu olabilir"

 

Özdemir, Türkiye'nin AB müktesebatını aktarımında şeffaflığın sağlanmasına yönelik resmi bir mekanizmanın gerektiğini belirterek, Gümrük Birliği kapsamındaki alanlarda ortak ticaret politikasının ve teknik düzenlemelerin oluşturulmasıyla ilgili mevcut asimetrilerin eş zamanlı olarak giderilmediği takdirde anlaşmazlıkların halli mekanizmasının uygulanmasının zor olacağını söyledi.

 

Her iki tarafın da ticaret maliyetlerinin düşürülmesi için adımların atılabileceğini ifade eden Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:

 

"Ayrıca, vize rejimlerinin de AB-Türkiye iş ilişkileri üzerine önemli yansımaları bulunmaktadır. Şu anda devam eden vize serbestleştirme diyalogu mevcut, ancak bunu tamamlamak amacıyla iş amacıyla AB'ye seyahat eden ve önceden yeterlilik almış Türk iş insanları için özel bir yeşil şerit oluşturulması ticaret üzerinde olumlu etki yaratacaktır. AB-Türkiye ticaretinde Ticaret Politikası Savunma Aracı araştırmaları başlatılmadan önce iyi bir diyalog sağlayabilmek için bir erken uyarı sistemi kurulmalıdır."

 

- Granje: "Gümrük Birliği'ndeki asimetrik sorunun farkındayız"

 

Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Aday Ülkeler Direktörü Alexandra Cas Granje, Gümrük Birliği'ndeki asimetrik düzenlemelerin farkında olduklarını belirterek, hazırlanan bu raporu rafa kaldırmayacaklarını ve genel bakış açısını göz önünde bulunduracaklarını söyledi.

 

Yeni üye devletlerin katılmasıyla Türkiye'nin Gümrük Birliği'nde sorun yaşamasına neden olduğunu ifade eden Granje, "Bu gelişmeler durdurulamaz ve devam da edecek" dedi.

 

Granje, Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye bir STA'dan daha faydalı olduğunu anlatarak, "AB'nin üçüncü ülkelerle yapacağı serbest ticaret anlaşmaları Türkiye'ye risk getirecektir, biz bunun farkındayız ve bunun üzerinde çalışıyoruz" diye konuştu.

 

Türkiye ve AB ile ilgili son gelişmelerin istikrarlı ve daha güçlü bir ortaklığa ihtiyacın olduğunu gösterdiğini aktaran Granje, sorunların nasıl yapılacağına ilişkin iş birliği içinde çalışılması gerektiğini kaydetti.









Adınız Soyadınız
E-Posta Adresiniz
Kullanıcının E-Posta Adresi
Gönderenin Notu
Mesajınız Gönderilmiştir
İlginiz için teşekkür ederiz
ARAMA