15.05.2014 / İstanbul
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO), imalat sanayinin küresel rekabet
gücünün gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla düzenlediği 12. Sanayi Kongresi
İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirildi.
“21. Yüzyılla Büyük Yüzleşme” temasıyla düzenlenen ve İSO Başkanı
Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliği yaptığı kongreye TOBB Başkanı M. Rİfat
Hisarcıklıoğlu ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da katıldı.
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu Kongre’de yaptığı konuşmada,
“Türkiye’yi bir dünya devi yapmak istiyorsak, sanayicilerimizin sorularına
hızla çözüm bulmak ve ileri teknoloji üretiminde atılım yapmak zorundayız”
ifadesini kullandı.
İş hayatında her gün yeni sorunlarla boğuştuklarını anlatan Hisarcıklıoğlu,
ayakta kalma mücadelesi verdiklerini söyledi. Bunu yaparken de dünyada neler
yaşanıyor, neler değişiyor, yeterince takip edemediklerini vurgulayan
Hisarcıklıoğlu, “Henry Ford’un çok beğendiğim bir sözü var; ‘Eğer sadece
gözümün önündeki piyasayı takip etseydim, otomobil değil at arabası üretip
satardım’ demiş. O yüzden de burada, Sanayi Kongremizin amacına uygun bir ufuk
turu yapmakta fayda görüyorum” dedi.
-Dünya ekonomisindeki gelişmeler
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, dünya ekonomisinde son dönemde
yaşanan en önemli gelişmenin ABD Merkez Bankası FED’in para musluklarını kısma
kararı olduğunu bildirdi. FED’in her yıl piyasa yaklaşık 1 trilyon dolar
likidite verdiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu bu dönemin artık sona erdiğini
açıkladı.
Bu durumun bir taraftan ABD ekonomisinin düzeldiğine işaret
ettiğine, diğer taraftan bu likiditeye alışmış piyasaları tedirgin ettiğine
dikkat çeken Hisacıklıoğlu şöyle konuştu: “Yüksek likidite herkesin işini
kolaylaştırıyordu. Şahıslar ve şirketler kolay borçlanıp, yatırım ve harcama
yapabiliyorlardı. Kamu hem kendi borcunu daha kolay çeviriyor, hem de
ekonominin büyümesi için gerekli finansmanı daha rahat sağlıyordu. Şimdi bu
dönemim sonuna geldik. Artık herkesin daha iyi hesap yapması gereken bir
sürecin başındayız.
Dikkate almamız gereken ikinci gerçek, zenginliğin kaynağının
sanayi olduğudur. Üretim demek, sanayi demektir; sanayi olmadan istihdamı,
geliri, zenginleşmeyi arzu ettiğimiz seviyelere yükseltmek mümkün değil.
Üretim gücünü diri tutan Almanya, Hindistan, Çin gibi ülkeler krizden daha hızlı sıyrıldılar ve ayakta kaldılar. Sırtını sadece hizmet sektörüne yaslayan ülkelerse kolayca alabora oldular. Türkiye olarak, sanayileşme yolunda önemli kazanımlar, önemli başarılar elde ettik.
1990’lardan itibaren sanayimizde, düşük teknolojili ürünlerin
yerini, orta teknolojili ürünlerin alması, sanayicilerimiz açısından çok önemli
bir başarıdır. Şimdi önümüzde yeni bir mücadele bizi bekliyor.
Sanayi ürünü ihracatımızda orta teknolojili ürünlerin payı
artarken, ileri teknoloji gerektiren ürün ihracatının payı bir türlü artmıyor.
Bu durum sanayimizdeki yapısal dönüşüm ihtiyacını net bir şekilde gösteriyor.
Türkiye’yi bir dünya devi yapmak istiyorsak, sanayicilerimizin
sorularına hızla çözüm bulmak ve ileri teknoloji üretiminde atılım yapmak
zorundayız.”
-Ortaklık kültürünü beceremiyoruz
Biraz da iğneyi kendimize batırmak gerektiğini söyleyen
Hisarcıklıoğlu “Ben Türkiye’nin her tarafını geziyorum. Devamlı rastladığım bir
konu beni çok üzüyor. Ortaklık kültürünü bir türlü başaramadık. Oysa
kurumsallaşmanın yolunun ortaklık kültüründen geçer. Eğer kurumsallaşmazsak,
binbir emekle kurduğumuz ve büyüttüğümüz işimiz, bir nesil sonraya kalmaz” diye
konuştu.
-“Anam-babam usulüyle bir yere gidemeyiz”
Özel sektöre bu noktada düşen görevin de, iş süreçlerimizi verimli
hale getirebilmek olduğunu ifade eden TOBB Başkanı, “Anam-babam usulü çalışarak
Edirne’den öteye geçemeyiz. Değişime, yeni fikirlere açık olmamız lazım. Devlet
her türlü düzenlemeyi yapsa bile, biz bu kültürü kendimizde oluşturamazsak,
şikâyet etmeye devam ederiz.
Hükümetimizin atacağı adımlar da, deniz feneri gibi önümüzü daha
rahat görmemizi, daha düzgün kararlar almamızı sağlayacak. Bu nedenle, Sanayi
Strateji Belgesini ve çeşitli sektörler için hazırlanan raporları çok
önemsiyoruz. Bunların, raflarda duran bir doküman olmaktan çıkıp, her yıl
yenilenen bir yol haritasına dönüşmesini bekliyoruz.
Hükümetimizden, sanayi stratejisinin ülke gündeminde ön plana
çıkmasını, yapısal dönüşüm ve reform sürecinin ana unsuru olmasını talep
ediyoruz.
Vergi, eğitim, yargı, kamu yönetimi reformlarını, firmaların
sağlıklı büyümelerine elverişli hale getirecek şekilde tasarlamalıyız.
Şirketlerimizin yeni pazarlara girmelerini destekleyecek, ihracat ve yatırım
sigortası sistemlerini geliştirmeliyiz. İstihdam ve enerji alanında girdi
maliyetlerini azaltan reformlara devam etmeliyiz.
Rekabetçi olmak, sanayileşmeyi Anadolu’ya yaymak istiyorsak,
ulaşımdaki bu sıkıntıyı çözecek altyapıyı kurmalıyız. OSB’ler ile demiryolu ve
liman bağlantılarını güçlendirmeliyiz.
Hükümetimizin desteği ile başlattığımız Büyük Anadolu Lojistik
Organizasyon (BALO) projesi gibi başarılı örnekleri çoğaltmalıyız.
Akaryakıt üzerindeki ağır vergi yükleri, hem rekabet gücümüzü
azaltmakta, hem de kayıtdışılığı teşvik etmektedir. Enerjiyle ilgili yüksek
vergileri belli bir vade içinde azaltmalıyız.
Uzakdoğu kaynaklı ithalatın yol açtığı haksız rekabete karşı
üretici sektörlerimizi korumalıyız.
Bölgesel ve ulusal üretim kapasitelerinin tespit edilmesine
yönelik veri toplanması amacıyla sağlıklı bir sanayi envanterinin
oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, uluslararası
yatırımları Türkiye’ye çekebilmek amacıyla, sektöre özgü yatırım yerlerinin
tespit edilmesi ve yatırım yeri envanterinin de çıkarılması gerektiğini söyledi.
Hisarcıklıoğlu, TOBB olarak ellerini taşın altına koymaya ve
Türkiye’nin sanayi haritasını çıkarmaya hazır olduklarını belirtti.
-Ar-Ge’nin önemi
Son yıllarda hükümetin Ar-Ge için ayırdığı kaynakları hızlı
artırmasını memnuniyetle karşıladıklarını ifade eden Hisarcıklıoğlu, Ar-Ge’ye
yapılan harcamalardan istenilen verimi almak için, fikri mülkiyet ve eğitim
alanlarını da geliştirmek gerektiğinin altını çizdi.
Hisarcıklıoğlu, “Eğer bir girişimcinin yaptığı yenilik hemen
kopyalanıyorsa, ne yenilikçiliğin ne de girişimciliğin serpilmesini
bekleyebiliriz. İleri teknolojinin kaynağı ise üniversitelerimiz olmak
zorunda. Bu nedenle, Devletimizden üniversitelerimizin işleyişini, günümüz
küresel ekonomisinin şartlarıyla uyumlu hale getirmesini bekliyoruz” diye
konuştu.
Üniversite-Sanayi işbirliğinin geliştirilmesi için, yükseköğretim
ders programlarının sanayinin ihtiyaçlarına yönelik şekillendirilmesi
gerektiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, “Yüksek lisans ve doktora tezlerinin
sanayide uygulanmasına yönelik ek teşvikler verilmeli” dedi.
TOBB ETÜ Ortak Eğitim Programında uyguladıkları gibi, üniversite
öğrencilerinin her yıl üçüncü dönem olarak uygulamalı staj eğitimi görmesinin
sağlanmasını istedi. Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu: “Üniversitelerin OSB’ler
bünyesinde araştırma enstitüsü kurmaları teşvik edilmeli. Ayrıca mesleki eğitim
hamlesini hızlandırmak zorundayız.
-İş hayatında güvenin önemi
İş hayatında güvenin esas olduğunu söyleyen TOBB Başkanı
Hisarcıklıoğlu, “Güven yoksa, bunun maliyetini hem özel sektör hem ekonomi için
yüksek olur” diye konuştu. Hisarcıklıoğlu şunları söyledi: “Bugün aramızda
bulunan dünyaca tanınan bilimadamı ve yazar Francis Fukuyama’nın bu konuda çok
güzel bir kitabı var. İsmi ‘trust’ yani güven.
Güven duygusunun toplumda yerleşmesi için mutlaka, ülkemizde;
kavganın değil huzurun, çatışmanın değil diyaloğun, kutuplaşmanın değil
istişarenin hâkim olmasını sağlamalıyız. Zira insanların birbirine güvenmesi
sağlıklı bir ekonomi için gerektiği kadar istikrarlı bir demokrasi içinde önemli.”
-İSO Başkanı Erdal Bahçıvan
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan ise konuşmasına Soma’da yaşanan
felaketten duydukları üzüntüyü dile getirerek başladı.
Sadece sanayi ve sanayicinin sorunlarına yönelik dar bir bakış
açısını istemediklerini ifade eden Bahçıvan, çözümlerin de bir parçası olmak
istediklerini anlattı.
Geçmişe fazla odaklanarak, bazen geleceğe odaklanmayı
unuttuklarını hatırlatan Erdal Bahçıvan, içinde bulunulan kısır döngüyü aşmak
için adım atmak istediklerini belirtti.
Bahçıvan odaklandıkları konulardan birisinin de vasatlıktan
kurtulma olduğunu belirterek, vasatlığın getirdiği sıkıntılar üzerinde durdu.
Yeni fırsatlara odaklanmak ve yeni stratejiler geliştirilmesi
gerektiğini bildiren Bahçıvan, vasatlığın en az 150 yıldır ayağımıza dolanan
bir zincir olduğunu kaydetti. İSO olarak vasatlık konusunda farkındalık
yaratmak istediklerini ve ülkeyi bu vasatlıktan kurtaracak bir bildirge
hazırladıklarını dile getirdi.
Türkiye’nin kritik bir eşikte bulunduğunu belirten Bahçıvan, ülke
ekonomisinin orta gelir tuzağına hapsolduğunu bildirdi. Dünya koşullarının
tarihte benzeri görülmedik bir hızla değiştiğini ifade eden Erdal Bahçıvan bu
süreçte bilginin önemine işaret etti.
Bütünsel kalkınma yaklaşımını önerdiklerini anlatan Bahçıvan,
“kalkınma ancak bütün unsurların birbiriyle uyumlu halde gelişmesiyle olur.
Bütünsel kalkınmanın tek yolu inovasyondur” dedi. Yeni teknoloji alanlarına
yönelmek gerektiğini söyleyen Bahçıvan, yeni teknolojilerin tüm hizmet ve
imalat sektörleriyle birleştirilmesinin doğru olduğunu ifade etti.
-Borsa İstanbul Başkanı İbrahim Turhan
Borsa İstanbul Başkanı İbrahim Turhan ise Soma’daki felaket için
başsağlığı dileyerek başladığı konuşmasında reel sektörün her zaman kalkınmanın
itici gücü olduğunu vurguladı.
Turhan, 2023 hedefleri içerisinde Borsa İstanbul’un rolü üzerinde
dururken, Türkiye’nin her yıl işgücüne katılan yüzbinlerce eğitimli gence iş
bulmak zorunda olduğunu anlattı.
İbrahim Turhan şöyle konuştu: “İstihdamı nasıl sağlayacağız? Bunun
yolu üretim ve yatırım. Her yıl milli gelirimizin yüzde 23-24’ü kadar yatırım
yapmak zorundayız. Her yıl bu kadar yatırım yapabilmek için finansı nasıl
sağlayacağız. Tasarruf eksikliği sorunumuz var. Belki tasarrufun düşüklüğü,
insanların geleceğe daha güvenli baktığını da gösterir. Bunu bir sorun olarak
ama kötü bir sorun değil, çözmemiz gereken bir sorun olarak görmemiz lazım.
-İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay
İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay
konuşmasında Soma’daki facia için başsağlığı dileğini dile getirdi. Niye
yapmadık diye değil nasıl yaparız diye sormak gerektiğini belirten Okyay,
Türkiye’nin büyük bir ekonomi olmasına rağmen, bütün dünyada tanınan markalar
çıkaramadığı için, ar-ge’ye yeterince pay ayıramadığı, inovasyonu
geliştiremediği ve sanayileşmeyi özendiremediği için vasat olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin ekonomideki dezavantajları üzerinde duran Okyay,
kadınların işgücüne katılımı oranının düşüklüğünden de söz etti.
Küresel ekonomide kartların yeniden dağıtıldığına dikkat çeken
Zeynep Bodur Okyay, Türkiye’nin yenilikçi ekonomiye geçerken yeni bir oyun planına
ihtiyacı olduğunu söyledi.
Adınız Soyadınız | |
E-Posta Adresiniz | |
Kullanıcının E-Posta Adresi | |
Gönderenin Notu |