18.12.2012 / Washington / ABD
Hisarcıklıoğlu, ABD'deki düşünce kuruşlarından German Marshall Fund'da (GMF) ''Türkiye'nin Yükselişi: Özel Sektör Bakışı'' başlıklı bir konuşma yaptı.
Türkiye'nin ekonomik anlamda her açıdan yükselişte olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin son 10 yılda katettiği ekonomik atılımlardan bahsetti.
Konuşması sırasında İran ile yapılan petrol ve gaz ticaretine de değinen Hisarcıklıoğlu, İran'a altın ile ödeme yapılmasına yaptırımlar gelmesi halinde bunun Türkiye'yi petrol ve gaz ticaretinde Rusya'ya daha bağımlı hale getireceğini kaydetti. Hisarcıklıoğlu, böylesi bir durumun Türkiye için önemli bir risk oluşturduğunu ve yatırım iklimine zarar vereceğini söyledi.
Çözüm olarak Türkiye'nin ya İran'a bir ödeme yolu bulması ya da petrol ve gaz alımını Erbil, Hazar gibi yerlerle çeşitlendirmesi gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, buna karşın son dönemde Erbil ile Bağdat arasında artan tansiyonun Ankara-Bağdat hattına olumsuz etkilerde bulunduğunu dile getirdi.
Hisarcıklıoğlu, Arap Baharı'nın beklenenden daha geniş boyutta, uzun vadeye yayılan ve daha kanlı bir süreç haline geldiğini, Yunanistan'dan başlayarak AB'nin içinde bulunduğu ekonomik krizin derinleştiğini, dünyadaki ekonomik krizin de devam ettiğini ve hatta derinleştiğini belirterek, ''Hala yolun sonunu göremiyoruz'' dedi.
Türkiye'nin "kendisinin yaratmadığı bu zorluklarla" nasıl başa çıkacağına ilişkin görüşlerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, öncelikle, Türkiye'nin kendini orta gelirli bir ülke düzeyinden yüksek gelirli bir ülke düzeyine çıkarması gerektiğini söyledi. Hisarcıklıoğlu, bunun için de Türkiye'nin yüksek teknoloji ülkesi konumuna yükselmesinin önemine işaret etti.
İkinci olarak da, Türkiye'nin demokrasisinin kalitesini artırması gerektiğini belirten Hisarçıklıoğlu, bunun için de adalet ve eğitim sistemleri ile vergi reformuna odaklanılmasının önemine değindi.
TOBB Başkanı, Türkiye'nin yeni Anayasa'ya da ihtiyacı olduğunu belirterek, bu noktada başlattıkları Anayasa Platformu hakkında bilgi verdi.
Hisarcıklıoğlu'nun konuşmasının ardından Anayasa Platformu'na dair hazırlanan sunum gösterildi.
-''Türkiye'nin yeni anayasaya ihtiyacı var''
Yeni Anayasa çalışmalarına ilişkin soru üzerine Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu ve bunun ilk sivil anayasa olacağını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, anayasanın her şeyin temelini oluşturduğuna ve bu çalışmanın ardından diğer reformların da yolunun açılacağına vurgu yaptı.
Siyasi partilerin de yeni anayasa konusunda teşvik edilmesi gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, STK'lar olarak kendilerinin de bu yönde çaba gösterdiklerini kaydetti.
Hisarcıklıoğlu, konuyla ilgili başka bir soru üzerine, Anayasa Platformu Vatandaş Toplantıları sonuçlarını anayasa çalışmalarını yürüten ilgili birimlerle paylaştıklarını söyledi. Türkiye'nin ekonomideki hedefinin yüksek teknoloji endüstrisi haline gelmek olduğunu hatırlatan Hisarcıklıoğlu, bu alandaki ürünlerin telif haklarını korumak için yeni adalet sistemine ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik bir soru üzerine Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin dönüşümü açısından bu süreci hala önemli gördüklerini ve süreçte duraksama olmadığını ifade etti. Hisarcıklıoğlu, kendileri açısından önemli olanın Türkiye'nin AB'ye üye olup olmaması değil, Türkiye'nin ekonomi, demokrasi gibi alanlarda belirli standartlara ulaşması olduğunu belirtti.
Hisarcıklıoğlu, ayrıca, ABD ile AB arasında bir serbest ticaret anlaşması yapılmasının ardından Türkiye ile ABD arasında da bu yönde bir anlaşmanın hayata geçirileceği inancını dile getirdi.
-''Ekonomik ayak her zaman gerilerde kaldı''
Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ilişkilere de değinen Hisarcıklıoğlu, ilişkilerin ekonomik ayağının "her zaman gerilerde kaldığına" dikkati çekti. Hisarcıklıoğlu, iki ülke arasındaki ticaretin istenilen seviyeye gelememesinde Türkiye olarak kendilerinin de eksikliklerinin olduğunu ama ABD'nin de yapması gerekenlerin bulunduğunu söyledi.
TOBB Başkanı olarak hemen her yıl, iki ülke arasındaki ticaretin geliştirilmesi için adımlar atmak üzere ABD'ye ziyaretler düzenlediğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, Obama yönetiminden önceki yönetimlerin, şifahi olarak iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin öneminden bahsetmesine rağmen somut adımlar atmadıklarını ancak Obama yönetimiyle birlikte bu yönde bazı olumlu sinyaller almaya başladıklarını anlattı.
Hisarcıklıoğlu, bu nedenle Türkiye-ABD ekonomik ilişkilerinin geleceğine iyimser baktığını söyledi.
ABD ekonomisine ilişkin bir soru üzerine Hisarcıklıoğlu, ''mali uçurum'' tartışmalarını yakından takip ettiklerini, çünkü dünyanın en büyük ekonomisi olması nedeniyle ABD'deki gelişmelerin tüm dünyayı etkilediğini kaydetti. Hisarcıklıoğlu, bu meseleye hızla çözüm bulunması gerektiğini ifade etti.
-''Şu anda İran ile tansiyon yükseltilmemeli''
Ortadoğu'daki gelişmelere dair soru üzerine Hisarcıklıoğlu, dünya barışı için Ortadoğu'da barışın olmasının şart olduğunu ve halihazırda zaten bölgede birçok problem mevcutken, buna bir de İran'la tansiyonun yükseltilmesinin eklenmemesi gerektiğini söyledi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerde ekonomik açıdan bir sorun bulunmadığını, hatta artış görüldüğünü belirtti.
Siyasi noktada da iki ülke arasındaki ilişkilerin gelecekte onarılması konusunda iyimser olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, iki ülkenin de bölgedeki tek demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine sahip ülkeler olduğunu söyledi.
Türkiye'nin Suriye ile ticari ilişkilerinin çok ileri boyutlarda olmadığını ancak Suriye'nin Ortadoğu'ya ihracat yolu açısından kendileri için önemli transit ülke olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, krizle birlikte bu yolun kapanmasının ardından Türkiye'nin Ortadoğu'ya ihracatında yeni yollar kullanıldığını, bunlardan birinin de İskenderun-Hayfa hattı olduğunu kaydetti.
Hisarcıklıoğlu, siyasete atılıp atılmayacağına dair bir soru üzerine, işadamı olduğunu ve şu anda Türkiye'deki tüm işadamlarını temsil ediyor olmasının kendisi için yeterli bir onur kaynağı olduğunu ifade etti.
-TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun konuşmasının tam metni:
Statement of Mr. Hisarcıklıoğlu, President of Union of Chambers and Commodity Exchanges of Turkey –Washington 17 December 2012 - GMF
Mr. Chairman
Ladies and gentlemen
I am delighted to be here at GMF this afternoon.
First of all, I would like to share our condolences with all American people and with the families of the victims.
“Turkey’s Rise: A Business Perspective” was chosen as the title for today’s talk.
You have to go to Turkey, to realize that, Turkey is definitely rising.
First of all, in the perceptions of the people in our neighborhood, Turkey is rising.
Then, on numbers, you can see Turkey as rising.
Turkey is an industrial economy in our neighborhood, together with Israel. Then, by looking at the FDI performance of Turkey, you can imagine that, Turkey is rising, as a regional hub, for foreign investment. We are not there yet. But we are definitely going there.
Today, I would like to give you these three visions of Turkey’s Rise. Then, I would like to underline a few of our weakness for today.
To fulfill her enormous potential, there is a homework list for Turkey.
I have first, come to terms, with the perception of “Turkey’s Rise”, in Baghdad in 2004.
I was in the Green Zone in one palace of Saddam Hussein. At that time, it was used by Ambassador Bremer. I was talking to some Iraqi ministers and a group of Iraqi officials. I was there to understand how Turkey could find new business opportunities in Iraq; right after the second American operation in the country.
Then the Minister, who was the head of the Iraqi delegation, said that; “I know Turkey. Turkey is an industrial giant in our region. You have big companies, not comparable to ours. We are looking up to you”.
I have to confess that, in the past, the perception was not always like this. Two years before my Baghdad visit, when I first became TOBB president, I heard participants to our meetings from the region, saying that;
“You made a mistake in deciding to follow the West. You have been doing that, for the last 70 years. So, look, where that policy choice has led you, at the end of the day. You are still what you were in the past. You are constantly dealing with, never-ending crisis. Leave the Western ways to westerners come back to us. Come back to the region.” This was the advice, at that time, I often heard.
So, life depends on relative evaluations. In 2001, when I became TOBB president, Turkey was in deep crisis. That was why, I was hearing negative remarks, in 2001. At that time, Turkey had taken effective measures, to find solution to its banking crisis. What we have done was, to recapitalize the banking system, and do a lot of belt tightening
Thanks to the reforms, at that time, we had macro stability. This was very important, to fully using the potential of the Customs Union Agreement, with the EU.
The political stability right after the 2002 elections, has started to rapidly change the country. The determination for the EU accession process helped, the political reforms in Turkey.
Over the time, exports have increased, from 30 billion dollars to 150 billion dollars.
In fact, exports were around 3 billion, in 1980. It has, first increased, to 30 billion from 3 billion, due to Özal reforms.
How did Turkey transform, from a sleepy agricultural country, to a dynamic mid tech industrial country? This has been done, without natural gas and oil. The answer, is the reforms of Turgut Özal.
His reform process, has started, in the early 1980s. Industry became important. But, at the same time, industry also has spread, throughout Anatolia. Landscape has changed.
There are political results too. The periphery, has started to become rich. And, it has claimed, to have a say, in the political process. The middle class has emerged. It opened up, and, got connected, to the world. It has started to ask, those similar rights, enjoyed, by others, outside the country.
That is how, Turkey is rising. Turkey is rising as Turks are becoming aware of themselves, first and foremost.
That is, how, Turkey has changed. First, economic transformation and then, came the political transformation.
We have transformed ourselves by being open to the world. We have found out that, by opening up to the world, we can be rich.
Secondly, we have transformed ourselves through the ballot box. If you have an experience with the ballot box, you do not need a Tahrir Square. Legitimacy comes from the ballot box in Turkey.
That is why Turkey is rising.
Due to the vibrant atmosphere for doing business, especially European companies have started to come to Turkey through FDI.
FDI before EU accession process was around 1 billion dollar a year. At that time, Poland was our example. FDI has increased, to 15 billion a year after EU trademark.
Turkey has changed in trading with Europe. Sophistication of our industry has gained from this trade. Europe FDI, and knowhow, were also vital, up until now. In the meantime, Turkey has become, the sixth tourism destination of the world. In the beginning of 1980s, number of tourists coming to Turkey was three hundred thousand. Today, it is 32 million.
So I am a strong defender of the EU process in Turkey. How can I not be?
I am the deputy president of a strong EU institution. I am the deputy President of the European Chamber network. I am the first, and only elected, Deputy President, from a Non-EU Member Country. So, I am part of the EU business lobby. I am advocating, 30 million EU companies. I am invited to be on the ICC board. Earlier, we were applying, not being invited.
Also, as the president of TOBB, it is my duty to voice the concerns of the foreign investor in Turkey.
With the Arab Spring, a rather interesting period has started for us over the last couple of years. In Turkey, we do trade with our neighbors. In our west, we have the EU market. The share of EU market in our export is around 40 percent.
By the way, 90 percent of Turkish exports are industrial products today. In the early 1980s, this was only 10 percent. Now in our west we have the EU, no problem in access to the EU markets. Those are market economies. But to go the east, you have to be in good terms with the neighboring governments.
That is how I understand, the “zero problem policy” framework.
And with the Arab Spring, a new situation has emerged. As the business community, we have found ourselves in the middle of many conflicts.
Am I happy with that?
If my members are not happy, I feel the same.
We have found ourselves in the middle of conflicts. Non- of these conflicts are, our own making. More extended the conflict, more disturbed, we feel.
Of course, I understand that people fighting for shared values. But the conflict is still the enemy of trade. Trade needs peace. And trade helps to sustains peace and prosperity.
Iran, Iraq and Syria are our neighbors. You can’t choose your neighbors.
We are importing oil and gas from Iran. With increasing sanctions on payment via gold, we will be more dependent on Russia. This is an important risk for Turkey. And it hampers the investment climate.
To solve this, either;
- we have to find a way to make payments to Iran or
- we have to diversify to other sources like Erbil or Caspian.
As the relations between Baghdad and Erbil worsen, this also has a negative impact on the relations between Turkey and Bagdad.
The Arab Spring has become more widespread, and proved to be longer and bloodier than many expected.
Meanwhile, world economic crisis continued and deepened. Starting from Greece, Europe has been into a deeper crisis. And we still don’t see the end.
Ladies and gentlemen,
As I said; Turkey certainly have not created these conflicts and difficulties. These are not our own making. We have done our homework properly to deal with the issues of the day.
Let me share my thoughts, with you, on what our reaction should be, to these challenges.
First and foremost, Turkey needs to transform itself from a middle income country to a high income country.
We have to move up the technological level, and transform ourselves, from being a mid tech economy, to a hi tech one. In addition, hi tech brings high income. Still 3 percent of our exports are hi tech, whereas, for Korea this is 20 %. There is a long way to go.
Secondly, we have to improve our democratic qualifications and we have to build upon the democratic gains of the last ten years. These are really so hard to gain but always so easy to lose.
First, we need to focus on justice, education system and tax reforms.
We need a new constitution. We need a new constitution to start our 21st century journey. We, as the Turkish private sector, took responsibility, to start an initiative called Constitution Platform. We copied, the America Speaks model. Let me conclude my presentation with the movie of the Constitution Platform.
Thank you very much for your attention.
Adınız Soyadınız | |
E-Posta Adresiniz | |
Kullanıcının E-Posta Adresi | |
Gönderenin Notu |