05.02.2013 / İstanbul
HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ.
Hisarcıklıoğlu, İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası'nın (ICCIA) 15. Yönetim Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 29 Kasım'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ezici bir çoğunlukla Filistin Devletine üye olmayan gözlemci devlet statüsü verildiğini belirterek, bu vesilesiyle, fazlasıyla hak ettikleri bağımsızlık mücadelesinde, Filistin'in çok önemli bir başarı sağladığını kaydetti.
Dünyanın iktisadi ve siyasi anlamda yeniden şekillendiği, tarihi bir süreçten geçildiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:''Küresel kriz, dünyadaki güç dengelerini değiştirdi.
Dün güçlü olarak bilinen ülkeler, bugün eski güçlerinden çok uzakta. Dünyanın iktisadi ve siyasi ağırlık noktası, Atlantik'ten Pasifik'e doğru kayıyor. Dolayısıyla, yeni bir dünya düzenin oluşması artık mümkün hale geliyor. Doğu Asya ve hatta Güney Amerika ülkeleri, bu durumdan faydalanıp, küresel güçlerini artırmaya çalışıyorlar. İslam ülkeleri olarak, bizim de küresel sistemdeki ağırlığımızı artırmamız mümkün. Bizim de önümüzde yeni bir fırsat penceresi beliriyor. Ama şunu asla aklımızdan çıkarmayalım, talih sadece hazır olana güler. Önümüzdeki süreçte, aralarındaki işbirliğini geliştiren, ticaret ve yatırımlarını artıran ülkeler, yükselen ekonomiler olacaktır. O halde, daha zengin ülkeler olmak istiyorsak, daha huzurlu toplumlar olmak istiyorsak, birlik olmak ve birlikte çalışmak zorundayız.''
-''Kendi aramızdaki ticareti geliştirmeliyiz''
Hisarcıklıoğlu, ''Bizim inancımıza göre, hesap günündeki en ağır sorulardan biri de, bize verilen ömrün, bize tanınan vaktin nasıl kullanıldığıdır. İslam dünyasının kanaat önderleri olarak bu soruya hakkıyla cevap verebilecek miyiz?'' diyerek, şunları söyledi:''Sahip olduğumuz toprakları, doğal kaynakları, nüfusu ve üretim potansiyelini dikkate aldığımızda, İslam ülkeleri çok zengin. Ama bizler, bu zenginliği yeterince kullanamıyoruz. İslam dünyası, dünya nüfusu içinde yüzde 23 paya sahip.
Ama dünya üretiminin sadece yüzde 11'ini sağlıyoruz. Dünya ticaret hacmi içindeki payımızsa ancak yüzde 12. Yani, olması gerekenin yarısı kadar üretiyor ve kazanıyoruz. Bu olumsuz tabloyu değiştirmenin ilk adımı olarak, kendi aramızdaki ticareti geliştirmeliyiz.
İşte, Avrupa Birliği kendi arasındaki ticaret kurallarını ve malların serbest dolaşım esaslarını belirlemiş. Böylece Avrupa'da bir refah alanı meydana getirmiş. Biz ne yapıyoruz?
Biz daha aramızdaki vize ve gümrük engellerini aşamadık. Ortak ticaret kurallarını çalıştıramadık. Ülkelerimiz arasında ticaretin artırılmasının önemli bir mekanizması olan İslam Ülkeleri Arasında Tercihli Ticaret Sistemi anlaşması (TPS-OIC) bile daha yürürlüğe girmedi. Üye ülkelerin bu anlaşmayı imzalamasını ve onaylamasını bekliyoruz. Kendi aramızda güçlü ekonomik işbirliğini oluşturamazsak, dünya ile nasıl entegre olacağız?''
Benzer bir sıkıntının vize konusunda da yaşandığını anlatan Hisarcıklıoğlu, şunları aktardı:''Bizler kardeşiz diyoruz. Peki, kardeşler birbirini ziyaret ederken önceden izin mi alırlar? Aramıza bariyerler koyarak bölünmenin zamanı değil, birlik olup güçlenmenin zamanıdır. İşte bu noktada, İslam Odası olarak öncü rol oynamalıyız. Burada bulunan Oda Başkanı kardeşlerime de bir çağrı da bulunmak istiyorum. İş aleminin kanaat liderleri olarak, bu konulardaki süreçlerin hızlandırılmasında sorumluluk ve inisiyatif almalıyız. Hem ülkelerimizdeki özel sektöre cesaret vermeli, hem de hükümetlerimizi somut adımlar atmaları için ikna etmeliyiz.
İslam ülkeleri arasındaki ticaretin artırılması için engelleri kaldırmayı amaçlayan Tercihli Ticaret Anlaşmasının (TPS-OIC) tanıtılması ve teşvik edilmesi için, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun önerisi doğrultusunda, İslam Odası ve TOBB İşbirliğinde bir tanıtım toplantısı düzenlemeyi planlıyoruz.
Dünyada ortak gümrük politikası uygulayan gelişmiş ve başarılı örnekler varken, biz neden korkuyoruz? Neden, ülkelerimizi birbirine entegre edip, üretimimizi, ticaretimizi arttıramıyoruz?''
-''Biz neden yapmıyoruz?''
Hisarcıklıoğlu, dünyanın artık tedarik zincirine odaklanmış durumda olduğunu belirterek, şunları kaydetti:''Şirketler, bir malı birkaç ülke menşeli girdilerle ve teknoloji ile üretiyor ve tüm dünyaya satıyor. Biz neden yapamıyoruz? Halen İslam ülkelerinde uygulanan gümrük tarifesi oranı, dünya ortalamasının yüzde 26 üzerindedir. Yerli sanayimiz zarar görür diye korkuyoruz ve korumacı politikalarla olduğumuz yerde sayıyoruz. Bu nedenle rekabet gücümüz gelişemiyor'' diye konuştu.
Türkiye'nin 1980'de dışa açıldığında sanayinin yeterli olmadığının düşünüldüğünü ifade eden Hisarcıklıoğlu, ''AB ile Gümrük birliğine girdiğimiz de Avrupa'nın sanayisi ile baş edemeyeceğimizi zannediyorduk. Ancak, son 30 yılda attığımız adımlarla ve son 10 yılda hayata geçirdiğimiz reformlarla, Türkiye ekonomisi adeta bir üst lige çıktı. 30 yıl önce 2 bin dolar olan kişi başına milli gelir, bugün 10 bin doları aştı. 30 yıl önce, yılda 3 milyar dolar ihracat yapıyorduk. Bunun yüzde 90'ı da tarım ürünüydü. Bugünse yılda 150 milyar dolar ihracat yapıyoruz ve bunun yüzde 92'si sanayi ürünü. Üstelik ihracatımızın yarısını dünyanın en rekabetçi piyasalarına, Avrupa ve Amerika'ya yapıyoruz.''
-''Zenginleşmek için girişimciye ihtiyaç var''
Avrupa'da satılan her 3 televizyondan birinin ve her 4 beyaz eşyadan biri Türkiye'deki üretim tesislerinden temin edildiğini aktaran Hisarcıklıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:''İslam coğrafyasının en büyük 100 firmasının 23 tanesi Türk firmasıdır. Müteahhitlik sektöründeki en büyük şirketler arasında dünyada en çok şirketi olan ikinci ülkeyiz. Turizmde dünyada 6. büyük destinasyon haline geldik. Bunlar kendi kendine olmadı. Zenginleşmek için girişimciliğin ve ticaretin önünü açmalıyız. İş ve yatırım ortamını iyileştirmeliyiz ki ülke içinde müteşebbis insanlar ortaya çıkabilsin. Zenginleşmek için yatırım yapacak, üretim yapacak ve ticaret yapacak girişimciye ihtiyacımız var. Zira bu çağda ülkeleri zenginleştiren esas güç, müteşebbisleridir. Bakın Almanya'ya, Japonya'ya. 2. Dünya savaşından tamamen yıkılmış bir vaziyette çıktılar. Ama güçlü bir özel sektörleri, köklü bir müteşebbis kültürleri vardı. Bu sayede toparlandılar. Aynı başarıyı bizler bu coğrafyada niye göstermeyelim. İşte Türkiye örneği ortada. Petrol yok, doğalgaz yok. Ama buna rağmen, İtalya ile Çin arasındaki geniş coğrafyada, en güçlü özel sektör, en büyük sanayi üretim kapasitesi ve ihracatı Türkiye'de. Bunu, Türk özel sektörü, Türk müteşebbisleri sağladı. Nasıl başardık; iç piyasamızı rekabete açtık. İş ve yatırım ortamını iyileştiren reformlar yaptık.''
-İzmir'e destek talebi
Hisarcıklıoğlu, İslam ülkeleri olarak, işsizlik konusunda da sıkıntı yaşandığını belirterek, ''57 İslam ülkesindeki işsizlik oranı yüzde 10 civarındadır ve diğer gelişen ülkelerin üzerindedir. Ayrıca 15-24 yaş arasındaki genç nüfusa baktığımızda, resmi verilere göre her 4 gençten 1'i işsizdir. Bu olumsuz tabloyu değiştirmek için ülkelerimizdeki mesleki eğitimi güçlendirmeliyiz'' dedi.
TOBB olarak 2011 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, TOBB-ETÜ ile birlikte ülke genelinde meslek eğitimi verecek bir proje hayata geçirdiklerini ifade eden Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi:''Bu proje ile gençlerimiz, sadece iş sahibi olmakla kalmadılar, bir de meslek sahibi oldular. Şu ana kadar yaklaşık 50 bin kişiye meslek eğitimi vermiş durumdayız. Bu projeden edindiğimiz tecrübe ve know-how'ımızı, sizlerle de paylaşmaya hazırız. Geçen yıl Nisan ayında yine İstanbul'da düzenlediğimiz İslam Odası toplantılarının açılış töreninde, İslam İşbirliği Teşkilatı ile İşbirliği Mutabakat Zaptı imzalamıştık. Bununla işbirliği sağlayarak, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin özel sektörleri arasında işbirliğini geliştirmeyi hedefliyoruz. Ülkelerimiz iş dünyasının ticaret ve sanayi odalarımızdan aldıkları hizmetlerin kalitesini iyileştirmek için bir dizi eğitim programı uyguluyoruz.
Her yıl, 57 İslam ülkesine yönelik oda akademisi eğitimi veriyoruz. Bu programı İslam Odası ve İslam Kalkınma Bankası işbirliğinde, 2013'de ve daha sonra da düzenlemeye devam edeceğiz. Burada tekrar tüm İslam Odası üyelerini davet ediyorum.''
İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in, ''Kul, din kardeşine yardımcı olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur'' hadisi şerifini anımsatarak, ''Biz kardeşlerimize her türlü yardımı yapmaya, öğrendiklerimizi öğretmeye, deneyimlerimizi paylaşmaya hazırız. Birbirimizi rakip olarak değil, bir bütünün, birbirini tamamlayıcı unsurları olarak görmeliyiz. Hepimiz aynı gemideyiz. Birlikte çalışmalıyız. Birlikte yükselmeliyiz'' dedi.
Hisarcıklıoğlu, 2020 yılındaki EXPO'nun yapılacağı şehir için yakında seçim yapılacağını anımsatarak, İzmir'in buna aday olduğunu, EXPO'yu layıkıyla gerçekleştireceğine yürekten inandığını ve destek beklediklerini söyledi.
-Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, dünya gayrisafi milli hasılası 70 trilyon olarak kabul edildiğinde İslam ülkelerinin bu hasılasının onda birini ürettiğini belirterek, ''Ancak en zengin İslam ülkesi ile en fakir olanı arasındaki 220 katlık gelir dağılımı uçurumu bulunmaktadır'' dedi.
Hilton Otel'de düzenlenen İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası'nın (ICCIA) 15. Yönetim Kurulu Toplantısı'nda konuşan Yazıcı, toplantıya katılan ülkelerin aynı coğrafyanın, aynı medeniyetin, aynı inancın mensupları olduğunu söyledi.
Yazıcı, işbirliğinin sadece ekonomik bağlamda olmadığını belirterek, şöyle konuştu:''Buradaki sinerji, gönül birliğinden doğmaktadır. Bizim 1250 yıllık kardeşlik hukukumuz var. Bizim akrabalarımız bu coğrafyadadır. Biz kültürümüzden, geleneklerimizden, tarihimizden söz ederken bu coğrafyadan kendimizi ayrı düşünmemiz mümkün değildir. Anadolu halkına ağıtlar, türküler söyleten bu coğrafyadır. Ortadoğu'da Arap Yarımadası'nda, Afrika'da bizim şehitliklerimiz vardır. Anadolu'da çok bilinen ve çok duygulu bir türkü vardır. Yemen için söylenir, 'Giden gelmiyor, acep nedendir' der türkü. Bu coğrafyanın kaderi, bizim kaderimizden ayrı değildir. Bu coğrafyanın huzuru bizden ayrı değildir. Batının sömürgeci politikalarının başlamasıyla, bu coğrafyada kardeşlik yerine rant elde etme kaygısı başlamıştır. Kan ve göz yaşı da bu süreçle beraber akmaya başlamıştır.''
-''Gazze abluka altındayken, bölgeye barış ve istikrar gelemez''
Yazıcı, Filistin'deki katliam ve insanlık dışı uygulamaların, bu sürecin en uzun ve en acı hali olduğunu ifade ederek, ''Yıllarca uluslararası örgütler, bu insanlık dışı uygulamalara göz yumdular. Bu süreç artık bu şekilde devam edemez.
Gazze abluka altındayken, bölgeye barış ve istikrar gelemez. Biz doğru bildiğimiz yoldan, inandığımız ilkelerden taviz vermeyeceğiz'' diye konuştu. Bu noktada Arap ülkelerinin de meselenin barışçıl yollardan çözümü için artık daha fazla inisiyatif almalarını beklediklerini vurgulayan Yazıcı, ''Biz bu çağda şahit olduğumuz olaylara kayıtsız kalamayız. Şahit olduğumuz her şeyden sorumluyuz. İyiliği yaymak, kötülüklerle mücadele etmek bizim en büyük gayemiz ve yükümlülüğümüzdür'' dedi.
Filistin–İsrail sorunu orada öylece dururken, hiçbir ülkenin tam anlamıyla refah ve istikrarı tesis edemeyeceğinin acı tecrübelerle sabit olduğuna vurgu yapan Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Gün, ihtilafları çoğaltma değil, ittifakları güçlendirme günüdür. Gün, barış adına daha fazla emek sarf etme günüdür. Biz, yaşanan acıların, yaşanan trajedilerin, hukuksuzluğun, tüm bölge ülkelerine, bu coğrafyaya ağır zarar verdiğine inanıyoruz. Daha fazla acı yaşanmaması için samimiyetle gayret sarf ediyoruz. Silahlar sustuğunda, kan ve gözyaşı dindiğinde, her ülkenin bundan fayda sağlayacağına, Türkiye'nin de bundan yarar göreceğine inanıyoruz. Sadece bu gaye doğrultusunda gayret sarf ediyoruz. Biz gördüğümüz, duyduğumuz, şahit olduğumuz her zulümden, her Müslüman kardeşimizin derdinden ve insanlığın huzurundan refahından sorumluyuz. Biz işbirliği, güç birliği yapmakla sorumluyuz.''
-“İslam ülkelerinin toplam milli gelirinde düzenli bir artış var''
Yazıcı, İslam ülkelerinin toplam milli gelirinde, 2002–2011 arasında düzenli bir artış görüldüğünü vurgulayarak, 2002 başında 1,7 trilyon dolar olan milli gelirin, 2011'de 5,7 trilyon dolara yükseldiğini söyledi.
İslam ülkelerinin bugün, dünya nüfusunun beşte birinden fazlasını oluşturduğuna vurgu yapan Yazıcı, ''Dünya gayrisafi milli hasılası 70 trilyon olarak kabul edildiğinde İslam ülkeleri bu hasılanın onda birini üretmektedir. 2007–2011 arasında İslam ülkelerinde kişi başına milli gelir 4 bin 724 dolardan, 5 bin 507 dolara çıkmıştır.
Bu, beş senede ortalama yüzde 20'lik bir artış yaşandığını göstermektedir. Ancak en zengin İslam ülkesi ile en fakir olanı arasındaki 220 katlık gelir dağılımı uçurumu bulunmaktadır. Kişi başına 53 bin dolar gelirin düştüğü Katar en zengin İslam ülkesidir. Kişi başına sadece 177 dolar milli gelir düşen Etiyopya ise en fakir ülkedir'' şeklinde konuştu.
Yazıcı, bunun temel sebeplerinden birinin İslam ülkeleri arasındaki ticaret hacminin yeterince gelişmemesi olduğunu ifade ederek, İslam ülkelerinin birbirleriyle olan ticaretinin toplam dış ticaretlerinin ancak yüzde 17'sine karşılık geldiğini kaydetti.
-“İslam ülkeleri dünyada, petrolün yüzde 65'ini üretiyor''
Bakan Yazıcı, İslam ülkelerinin dünyada, petrolün yüzde 65'ini, doğalgazın yüzde 51'ini, doğal kauçuğun yüzde 70'ini, kalayın yüzde 52'sini, hurmanın yüzde 93'ünü, Hindistan cevizinin yüzde 33'ünü, buğdayın yüzde 15'ini, pirincin yüzde 17'sini ve baharatın yüzde 39'unu ürettiğini söyledi.
Sektörel olarak bakıldığında sanayi sektörünün İslam ülkelerinin toplam gayrisafi milli hasılasının yüzde 42,8'ni oluşturduğunu anlatan Yazıcı, şöyle konuştu:''Bunun da toplam gelirlere katkısı yüzde 37,4'tür.
Buradan üç sonuç çıkarabiliriz; İslam ülkeleri toplam milli gelirinin yarısına yakınını sanayi sektörü eliyle elde etmektedir. Toplam gelirlerinin yaklaşık yüzde 40'ını sanayi sektörü oluşturmaktadır. Milli gelire katkısı bakımından sanayi sektörü ilk sırada yer almaktadır. 2008 Küresel Gıda Krizi ve 2009 Küresel Mali Krizi sonrasında, İSEDAK Ekonomik Zirvesi, tarım alanında işbirliğine öncelik verilmesini kararlaştırmıştır.
Bu ekonomik zirve neticesinde İSEDAK (İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi) bünyesinde, tarım sektörüne yönelik bu alanda gıda güvenliği programları geliştirmek üzere bir Görev Gücü oluşturulmuştur.
İSEDAK Görev Gücü, yetkilerine paralel olarak, şimdiye kadar sekiz kez toplanmıştır. Görev Gücü, üye ülkeler arasında tarım, kırsal kalkınma ve gıda güvenliği konusunda işbirliği için taslak çerçeve oluşturmuştur. Söz konusu çerçeve belgesi İSEDAK çatısı altında tarım alanında işbirliği için önemli bir belge olarak memnuniyetle karşılanmıştır.''
-''Yoksullukla savaşmada önemli adımlar atıldı''
Yazıcı, bunun yanı sıra 2012 içerisinde gıda güvenliği programına yönelik olarak İslam Kalkınma Bankası, Uluslararası Gıda Örgütü ve Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonunun arasında 1,5 milyar dolarlık finansman anlaşması imzalandığını kaydetti.
Bu imzalanan finansman anlaşması ile yoksullukla savaşmada ve gıda güvenliğini sağlamada önemli adımlar atıldığını vurgulayan Yazıcı, ''Bu noktada şuna dikkati çekmekte fayda var, dünyada 'en az gelişmiş ülkeler' olarak sınıflandırılan 48 ülkeden 22'si İslam coğrafyasında yer almaktadır.
'Düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler' olarak sınıflandırılan 60 ülkeden 28'i, 'ağır şekilde borçlu yoksul ülkeler' olarak sınıflandırılan 40 ülkenin 22'si, 'düşük gelirli yiyecek sıkıntısı çeken ülkeler' olarak sınıflandırılan 70 ülkenin 33'ü İslam coğrafyasındadır'' diye konuştu.
Yazıcı, bunun yanında 'gelişmekte olan ülkeler' kategorisinde bulunan ama başlıca petrol ve gaz ihracatçısı olan 12 ülkenin 10'unun da tezat teşkil edecek şekilde İslam coğrafyasında yer aldığının altını çizerek, ''Bu da İslam ülkeleri arasında dayanışmanın geliştirilmesi ve dolayısıyla yoksullukla mücadeleye katkı sağlanması için daha yakın işbirliği ortamının oluşturulmasının önemini ortaya koymaktadır'' dedi.
-ICCIA Başkanı Şeyh Saleh Kamel
İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası'nın (ICCIA) Başkanı Şeyh Saleh Kamel de, Türkiye'deki gelişmelere dikkat çekmek istediğini belirterek, ''Birçok ülkemizde gümrükler, Maliye Bakanlığı'nın bir parçası olarak işlemektedir. Bu büyük bir yanlıştır'' dedi.
Hz. Ali'nin, ''Yeryüzünü imar edin, hazine parayla dolsun, hazineyi imar etmekle uğraşma hem ülkeyi hem hazineyi boşa çıkarırsın'' sözünü anımsatan Kamel, şunları kaydetti:''Türkiye'deki kardeşlerimiz bunu anlamışlar ve gümrükleri ticareti geliştirmenin bir parçası olarak görmüşler, yoksa hazineyi parayla doldurmanın aracı olarak görmemişler. Böylelikle hem ithalat hem de ihracat olarak ticaretleri artmıştır. Oysa dar bakışla gümrükleri, hazinenin bir kaynağı olarak gören ülkelerin durumlarını hep beraber biliyoruz. Keşke bütün ülkelerimizde gümrük ve ticaret bakanlığı bir çatı altında toplanabilse. Birçok İslam ülkesinde kötü siyasi atmosfer var. Türkiye'nin yaptığı ekonomik gelişmeye bakacak olursak, kişi başına düşen milli gelirin yükseldi, ihracatında artış meydana gelmiştir. Türk kardeşlerimiz de bizim gibi insandırlar, bizim gibi Müslüman'dırlar ve başarılı örneği ortaya koyabilmişlerdir. Bizler hep birlikte neden bunu yapamayalım. Bizde siyaset, iktisadın üzerine ağır basmaktadır.''
-''Sert esen rüzgar islam ülkelerini alıp götürüyor''
AK Parti hükümetlerine bakıldığında ekonominin motor güç olduğunun görüldüğünü anlatan Kamel, şunları söyledi:''Hem ekonomi düzeliyor hem de siyaset düzeliyor. Bizler maalesef kendi aramızda kavga edip çekişiyoruz. Ekonomik planlarımız yeterli düzeyde değil. Maalesef iktidarı on yıllardır elinde bulunduran organlar bile iktidara geldiklerinde ekonomiyi bir planlama ile yönetebilme başarısını gösterememiştir. Özel sektörün temsilcileri olarak ağır sorumluluklarımız olduğunu bilmemiz gerekiyor. Sert esen rüzgar İslam ülkelerini alıp götürüyor. Ekonomiye önem vermemiz gerekiyor. Ortak İslam pazarını hedefliyoruz. Rifat Hisarcıklıoğlu kardeşim vizeler meselesini gündeme getirdi. Planlarımızda açık vize iş adamlarımız için öngörülüyordu, ancak sadece iki ülkenin olurunu alabildik. Diğer ülkelerde hükümetler, ticaret ve sanayi odaları harekete geçmedi ve üzerlerine düşen görevi yerine getirmedi. Eğer bizler malların, İslam ülkeleri arasında serbest dolaşımını düşünüyorsak, öncelikle kişilerin dolaşımının serbest olabilmesi gerekiyor. Herhangi birinden değil, iş adamlarından bahsediyoruz. Maalesef bu bağlamda plana gereken ehemmiyeti gösteremedik. Ümit ediyorum ki odamız gelecek dönemlerde daha fazla işler yapma imkanına sahip olur.''
Bu arada, toplantıdaki konuşmaların ardından, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve Kamel, hediyeleşti.
Daha sonra, ortak projeler ve ülkeler arasındaki işbirliğinin nasıl artırılacağı değerlendirileceği toplantı, basına kapalı gerçekleştirildi. Öte yandan, 13 ülkeden 50 yabancı iş adamı katıldığı toplantıda, EXPO 2020'ye aday olan İzmir'in tanıtım broşürü dağıtıldı.
Adınız Soyadınız | |
E-Posta Adresiniz | |
Kullanıcının E-Posta Adresi | |
Gönderenin Notu |