TOBB - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Karacan: “Beceriler, günümüzün küresel para birimleridir”


02.10.2013 / İstanbul



Milli Eğitim Bakanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Eğitim Bakanları Gayri Resmi Toplantısı İstanbul’da gerçekleştirildi. İki yılda bir yapılan ve OECD’nin en önemli toplantılarından biri olarak gösterilen toplantının bu yılki teması Eğitim Yoluyla Uygun Becerilerin ve İstihdamın Artırılması olarak belirlendi. ​

Toplantının açılışına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, OECD Genel Sekreteri Angel Gurrina, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Harun Karacan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Çalışma, Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin ile 39 ülkeden 26 bakan ve 155 temsilci katıldı.

 

TOBB Yönetim Kurulu üyesi Harun Karacan, beceri geliştirme sürecinde işverenlerin rolüne değindiği konuşmasında, zamanla, teknoloji ve ekonomik koşulların değiştiğini, becerilerin de eskimeye, değersizleşmeye maruz kaldığını anımsatarak, “İşte tam da bu nedenle işverenlerin beceri gelişimindeki rolü hayati düzeydedir. İşverenler ağırlıklı olarak mesleki becerilerin geliştirilmesi sürecine katkı sağlayabilirler. Bu konuda da en büyük katkıyı, kapılarını öğrencilere ve öğretmenlere açarak, kendi kuruluşlarında öğrenme imkânı sunabilirler. Ancak bu şekilde becerileri güçlü para birimleri olarak tutabiliriz” ifadesini kullandı.

 

Türkiye’de, AB’de ve OECD’de işletmelerde mesleki eğitimin en çok gündeme gelen bir konu olduğuna vurgulayan Karacan, “Hepimiz bunun gerekli ve hatta zorunlu olduğu konusunda hemfikiriz” dedi.

 

Türkiye’de, “işletmelerde beceri eğitimi” veya “çıraklık” sistemi uygulandığını, bu sistem, iyi işletildiğinde genç işsizliğinin azaltılmasına çok büyük katkı sağladığını anlatan Karacan, TOBB’un bu konuda yaptığı çalışmaları şöyle dile getirdi:

 

“Yetişkin eğitiminde Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi (UMEM) çerçevesinde, işsizlere hem teorik hem de işletmelerde pratik eğitim sağlıyoruz.

 

Bu konuda, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’yle birlikte çalışıyoruz. Bunun yanı sıra üyemiz olan şirketlerin, öğrencilere beceri eğitimi sağlamak konusunda yaşadıkları sıkıntıları ve ihtiyaçlarını tespit etmek amacıyla bir anket düzenledik. Anket sonuçlarını değerlendiriyoruz.

 

Yine TOBB, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, TİSK ve TÜSİAD olarak geçtiğimiz ay bir protokol imzaladık. Bu kapsamda 900 meslek lisesi ve meslek yüksekokulu akademisyene şirketlerde staj imkânı sağlayacağız.”

 

Konuşmasında farklı bir konuya dikkat çekmek istediğini ifade eden Karacan, “Bazen şirketlerden beceri geliştirme konusunda, ya da genel anlamda mesleki eğitimde, adeta bir eğitim kurumu gibi davranmaları bekleniyor. Şirketlerden stajyer çalıştırmaları, ona rehberlik edecek usta öğretici istihdam etmeleri, eğitim birimi kurmaları, milyonluk makinelerini öğrencilere teslim etmeleri bekleniyor. Bunların hepsi maliyetli işler.

 

Ayrıca eğitim vermek zaten ayrı bir uzmanlık işi. Pedagojik formasyon gerektiriyor. Eğitim konusuna şirketlerin dâhil olması isteniyorsa, bu kamunun maddi ve teknik desteğiyle olabilir. Pek çok gelişmiş ülkede de bu şekilde uygulandığını görüyoruz. Örnek vermek gerekirse, İngiltere’de işverenlere yönelik bir inisiyatif devletçe hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda da 250 milyon Sterlin, tüm işverenlerin beceri geliştirme amaçlı kullanımına tahsis edilmiştir.

 

Benzer destekler pek çok AB ülkesinde, örneğin Almanya’da, İspanya’da, Portekiz’de AB fonlarından sağlanıyor. İşletmeleri beceri geliştirme işine dâhil etmek için onları cesaretlendirmeli, bu amaçla da kamu kaynaklarını seferber etmeliyiz. İşletmelerimiz üzerindeki istihdam yükleri zaten ağır. Beceri geliştirmenin maliyeti konusunda devletin desteği olmadan pek çok öneri kâğıt üzerinde kalıyor. Bu bağlamda, tüm eğitim bakanlıklarını bu konuya önem vermeye davet ediyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.

 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen OECD Eğitim Bakanları Gayri Resmi Toplantısı’nın açılışında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Amacımız, hiçbir çocuğumuzun, hiçbir gencimizin, kamunun yeterli hizmeti sunamaması veya ailesinin maddi yetersizliği sebebiyle eğitim sistemi dışında kalmamasını sağlamaktır” dedi.

 

-Başbakan Erdoğan


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Türkiye’nin kurucu üyelerinden olduğu OECD’nin, Türkiye’nin işbirliğinden en çok verim aldığı, faydalandığı uluslararası örgütlerin başında geldiğini vurguladı. Başbakan Erdoğan, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonraki çalışmalarda da OECD’nin birikimlerinden faydalanmaya devam edileceğini söyledi.

 

Başbakan Erdoğan, toplantının, tüm katılımcılar için eğitim alanında çok kıymetli tecrübe paylaşımlarına, ortak sorunlar için çözüm arayışlarına, politikaların koordinasyonuna katkı sağlayacağına inandığını ifade ederek, “Eğitimi, öncelikleri arasında birinci sıraya yerleştirmiş bir ülke olarak, bir hükümet olarak, bu yöndeki tüm çabaları destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz” diye konuştu.

 

Başbakan Erdoğan, toplantı konusunun, “Eğitim Yoluyla Uygun Beceri ve İstihdamın Artırılması” olarak belirlenmesinin son derece isabetli gördüğünü dile getirerek, konuşmasına şöyle devam etti:

 

“Günümüzde, bilhassa gelişme yolundaki ülkelerde istihdama yönelik beceri kazandırma faaliyetleri hayati öneme sahiptir. Hiçbir beceri eğitimi almayanlar yanında, bu yönde eğitim veren kurumlardan mezun olup da iş hayatında yeterli başarıyı gösteremeyen büyük bir genç kitlesi gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bir yanda çalıştıracak nitelikli eleman bulmakta sıkıntı çeken işverenlerin, diğer yanda işsizlikten yakınan genç nüfusun bulunduğu bu çarpık durum, ekonomik zararları yanında çok ciddi sosyal sorunlara da yol açıyor. Bu sorunun çözümü yine eğitimle mümkündür.”

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hem klasik meslekler hem de teknolojik ve sosyal gelişimin ortaya çıkardığı yeni ihtiyaç alanları konusunda, gerçekçi ve sürdürülebilir eğitim modellerinin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Hatta ben, bir adım daha ileri giderek, çocukları sadece mesleğe değil, geleceğin anne-babaları olarak hayata da hazırlayacak bir eğitim modeline ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” dedi.

 

Başbakan Erdoğan, şehirleşme, kadının iş hayatında giderek daha fazla yer alması, sosyal ilişkilerdeki ve teknolojideki gelişmelerin, çocuk eğitiminde önemli boşluklar doğurmaya başladığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Günümüzde, toplumsal eğitimin asli unsuru olan aile ortamıyla çocuk arasındaki ilişki, maalesef giderek zayıflıyor. Bu durum çocukların en basit bilgi ve becerilerden yoksun şekilde, sadece ve sadece okulda aldıkları eğitimle hayata atılmalarına yol açıyor. Hâlbuki hayat sadece işten, sadece meslekten, sadece geçici sosyal ortamlardan ibaret değil. Her bireyin, eşiyle çocuklarıyla eviyle ailenin diğer bireyleriyle hayatını sürdürdüğü çevreyle ilgili çeşitli bilgilere, çeşitli becerilere ihtiyacı var.

 

 Esasen aile ve toplum içinde tevarüsen, nesilden nesile aktarılarak, yaşanılarak öğrenilmesi gereken bu bilgi ve becerilerle ilgili eksikleri tamamlama işlevini de eğitim sistemine ilave etmemiz gerektiğine inanıyorum.”

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyada son altı yılda yaşanan ekonomik durgunluk sebebiyle pek çok alanda olduğu gibi, eğitim harcamalarından da tasarrufa gidilmeye çalışıldığını, Türkiye'nin ekonomik durgunluk dönemi de dâhil, geçen 11 yıl boyunca, tasarruf bir yana, eğitime yaptığı yatırımları ilk sırada tutmaya devam ettiğini ve buna devam edeceğini söyledi.

 

Başbakan Erdoğan, “Çünkü biz eğitime yapılan yatırımı geleceğimize yapılmış yatırım olarak kabul ediyor, önceliklerimizi bu hassasiyetle belirliyoruz. Eğitim alanında istediğimiz sonuçlara ulaşmadan, diğer çabalarımızın, diğer reformlarımızın eksik kalacağına, hedefine ulaşmayacağına inanıyoruz” diye konuştu.

 

Zorunlu eğitimi, dört yıl ilkokul, dört yıl ortaokul, dört yıl lise şeklinde 12 yıla çıkardıklarını anımsatan Başbakan Erdoğan, şu bilgiyi verdi:

 

“Seçmeli ders uygulamasıyla ailelerin ve çocukların farklı alanlardaki ihtiyaçlarına cevap verecek bir sistem kurduk. Geçtiğimiz 11 yılda 188 bin 500 yeni derslik yaparak, toplam derslik sayısını 500 bine ulaştırdık. Özel eğitim kurumlarıyla birlikte bu rakam 624 bine kadar çıkıyor. Okullarımızda 1058 yeni spor salonu inşa ederek, çocuklarımızın hizmetine sunduk. Bilim sınıflarımızın sayısı da 30 bini geçti.

 

Türkiye olarak, tüm dünyaya örnek olacağını düşündüğümüz bir diğer eğitim projemiz de Fatih Projesi’dir. Bu projeyle her öğrencimize, içinde eğitimle ilgili her türlü programın yer aldığı bir tablet bilgisayar vermeyi hedefledik. Akıllı Tahta Projesi’yle entegre olan bu çalışma kapsamında bugüne kadar 93 bin sınıfa akıllı tahta kurduk, 52 bin 500 öğrencimize de tablet bilgisayarını teslim ettik.”

 

Başbakan Erdoğan, bu yıl, çoğunluğu meslek liselerinde 75 bin akıllı tahta daha kuracaklarını, örgün eğitimdeki 1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet bilgisayar dağıtımını gerçekleştireceklerini belirtti.

 

Bir başka güzel gelişmenin de üniversite sayısı da gerçekleştiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, “11 yıl önce ülkemizde 53’ü devlet, 23’ü vakıf olmak üzere toplam 76 olan üniversite sayımız, ülkemizin bazı illerinde vardı. Bugün 104’ü devlet, 71’i vakıf olmak üzere toplam 175 üniversitemiz var. Türkiye’nin tüm vilayetlerinde, 81 vilayetimizde şu anda üniversite var. Bu tabii hem göçü engelliyor hem imkânı olmayanların kendi ilinde üniversite okuma ihtiyacını gideriyor ve böylece göç engelleme noktasında çok büyük imkânlar getirirken, her ilimizin özellikle eğitim ve öğretim alanındaki yükselişine ayrı bir rekabet katıyor. Amacımız, hiçbir çocuğumuzun, hiçbir gencimizin, kamunun yeterli hizmeti sunamaması veya ailesinin maddi yetersizliği sebebiyle eğitim sistemi dışında kalmamasını sağlamaktır. Bu konuda, gerçekten çok önemli ilerlemeler sağladığımızı da memnuniyetle belirtmek isterim” dedi.

 

-Bakan Avcı: “Ülke genelinde kaliteli eğitimi hedefliyoruz”

 

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ise OECD ile bakanlıkları arasında önemli işbirlikleri olduğunu söyledi. Türkiye’nin OECD’nin faaliyetlerine katıldığını ve teşkilatın standartlarına uyduğunu belirten Bakan Avcı, bunun Türkiye’nin içerisinde bulunduğu reform sürecinde yapmayı öngördükleri uygulama değişiklikleri için iyi bir zemin oluşturduğunu ifade etti.

 

Bakan Avcı, OECD’nin üye ülkelere, ortak sorunlara çözüm arayabilecekleri, en iyi mevzuat ve uygulama yöntemlerini belirleyebilecekleri, ulusal ve uluslararası politikalarda eşgüdüm sağlayabilecekleri bir platform sağladığını dile getirerek, “OECD çatısı altında ülke temsilcileri olarak işbirliği yaptığımız konulardan birisi şüphesiz eğitim” diye konuştu.

 

Toplantıya davetli bakanların, özellikle Uluslararası Öğrenci Başarısı Değerlendirme Programı ve Uluslararası Yetişkin Becerilerini Ölçme Değerlendirme Programı konusunda kazanmış oldukları deneyimlerle ilgili samimi bir fikir alışverişi gerçekleştireceklerine inandıklarını dile getiren Bakan Avcı, ülkenin ekonomisi, iş gücü ihtiyacı, gelir düzeyinin yükselmesi, ekonomik hedefleri ve öğrenci sayıları hakkında bilgi verdi.

 

Avcı, 2006’da 5544 sayılı kanunla Mesleki Yeterlilikler Kurumu’nu kurduklarını belirterek, iş dünyasıyla birlikte geliştirilen meslek standartlarını ve mesleki yeterlilikleri, bu konuda yaptıkları faaliyetleri anlattı.

 

Mesleki Eğitimde Kalite Güvence Sistemi’nin kurulmasıyla ilgili çalışmalarının devam ettiğini vurgulayan Bakan Avcı, “Kalite güvence sistemimiz, Avrupa Kalite Güvence Referans Sistemi’ni esas alıyor. Fonksiyonel bir kalite güvence sistemiyle eğitim kurumlarımızın eksikliklerinin tespit edilerek giderilmesini, kurumlar arasındaki farklılıkların en aza indirilerek ülke genelinde bütün öğrencilerimizin kaliteli eğitime erişimini geliştirmeyi hedefliyoruz” diye konuştu.

 

Bakan Avcı, meslek öğretmenlerinin alan yeterlilikleri konusunda başlattıkları çalışmayla öğretmenleri bu konuda geliştirmeye devam ettiklerini, bu çalışmayla öğretmenlerin performansa dayalı değerlendirmelerini yaparak hizmet içi eğitim ihtiyaçlarının belirleneceğini ve öğrencilere daha kaliteli eğitim imkanı sunulmasının önünün açılacağını dile getirdi.

 

Geçmiş yıllarda uygulanan sekiz yıllık kesintisiz eğitimin yeniden yapılandırılarak 4+4+4 uygulamasıyla 12 yıla uzatıldığını, eğitim sisteminin bu uygulamayla çok seçenekle esnek bir yapıya kavuşturulduğunu, öğrencilerin istek ve kabiliyetleri doğrultusunda tercih yapabilme hakkına sahip olduğunu ifade eden Bakan Avcı, bu uygulamayla erken okul terk oranlarının hızla azaltılacağını ve ülkenin okur/yazarlık oranının artırılacağını söyledi.

 

-OECD Genel Sekreteri Gurria: “Küresel beceri devrimi gerçekleştirilmeli”

 

OECD Genel Sekreteri Angel Gurria da konuşmasında, eğitim yoluyla uygun becerilerin ve istihdamın artırılmasının dünyadaki ülkelerin karşılaştığı en büyük sorunlardan birisi olduğunu belirtti. Gurria, dünyanın maddi bir krizle karşı karşıya olduğunu, bu krizin beş, hatta altı yılını tamamlamak üzere olduğunu söyledi.

 

Bu sürecin sonuna bakıldığında OECD ülkelerinde bile 48 milyon işsiz bulunduğunu, bu durumun özellikle gençler için kötü olduğunu vurgulayan Gurria, OECD üyesi ülkelerde gençler arasında işsizliğin yüzde 16’lara çıktığını, bu oranın İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerde yükseldiğini anlattı. Bu gençlerin iş dünyasından tamamen kopmadan önce iş dünyasına sokulması gerektiğini vurgulayan Gurria, toplantının, söz konusu gençler ve gelecekteki 8-10 yıl içinde eğitim sürecinin tamamlayacak çocuklar için önemli olduğunu ifade etti.

 

Gurria, ekonomik krizin ülkelere pek çok zarar verdiğini, büyüme ve istihdamın zarar gördüğünü, artmakta olan bir eşitsizlikle karşı karşıya kaldıklarını, kurumlara ve hükümetlere olan  güvenin azaldığını söyledi.

 

Okur yazarlık oranı yüksek ülkelerde dahi, beceri havuzunda becerisi düşük işçilerin sayısının yüksek olduğunun görüldüğünü dile getiren Gurria, “Bugünün dünyasında başarılı olabilmek için yetişkinlerin temel becerilere sahip olması gerekiyor. Bu, büyük bir eksiklik ve büyük bir ihtiyaç. Şu anda öğrencilerin ve işçilerin performansları ailelerinin sosyal durumlarıyla çok bağlantılı. Bu da işlerin iyi gitmediğini bize gösteriyor” ifadesini kullandı.

 

Gurria, OECD ülkeleri arasında yapılan beceri anketinden de bahsederek, anket sonuçlarıyla ilgili farklı ülkelerdeki beceri oranlarına değindi. Anket sonuçlarına bakıldığında yeni işe başlayan genç nesillerin emekliliğe ayrılanlar kadar becerilere sahip olmadığını ancak Finlandiya ve Kore gibi ülkelerde bu durumun tam tersinin yaşandığını belirten Gurria, üye ülkeleri tarihi fırsatı değerlendirmeye ve bir an önce küresel beceri devrimini gerçekleştirmeye davet etti.

 

OECD Genel Sekreteri Gurria, bu yolla yeni politikalar geliştirilebileceğini ve gelecek neslin küresel maddi krizin olumsuz etkilerinden uzak tutulabileceğini sözlerine ekledi.





Adınız Soyadınız
E-Posta Adresiniz
Kullanıcının E-Posta Adresi
Gönderenin Notu
Mesajınız Gönderilmiştir
İlginiz için teşekkür ederiz
ARAMA