Previous Page  61 / 80 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 61 / 80 Next Page
Page Background

61

DAHA İYİ BİR GELECEK, DAHA İYİ BİR TÜRKİYE İÇİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER -XV-

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği •

www.tobb.org.tr

Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak, kalkınma ile çevre koruma dengesini

gözetmek için, pek çok ülke gibi, ülkemiz de büyük bir çaba içerisindedir. Biz de

özel sektör olarak bu çabanın parçasıyız ve bu konudaki rolümüzü daha da artırmak

istiyoruz.

Sürdürülebilir kalkınmanın anlayışının benimsenmesi ve bu kapsamda çevrenin

korunması, enerji verimliliğinin teşvik edilmesi ve iklim değişikliği ile mücadele,

bugünün olduğu gibi, geleceğin de temel meseleleri olacaktır.

Türkiye, aralarında BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Çölleşme ile Mücadele

Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü gibi, çevre konusunda çok sayıda uluslararası

sözleşmeye taraftır.

Bildiğiniz üzere geçen ay Paris’te, iki hafta süren müzakereler sonunda, 2020

sonrası küresel iklim rejimini belirleyecek “Paris Anlaşması” hazırlandı.

Böylece iklim değişikliği ile mücadelede yeni bir evreye geçmiş olduk. Aslında ilk defa

195 ülkenin tamamını kapsayan, evrensel bir iklim değişikliği ile mücadele anlaşması

söz konusu. Paris Anlaşması, taraf olacak tüm ülkelere bağlayıcı hükümler getiriyor.

Dolayısıyla taraf ülkelerin, çevre, enerji, yatırım, kalkınma vb. politikalarında orta ve

uzun vadede değişikliğe gitmesi gerekiyor.

Bu noktada ülkemiz önemli bir için bir sıkıntı söz konusu. Türkiye en baştan itibaren,

bu müzakerelere 1.grup ülkeler arasında kabul edilerek dahil oldu. Ne yazık ki

Paris’te Türkiye’nin tüm taleplerine rağmen, ne karar metnine, ne de Antlaşma

metnine, Türkiye’nin özel durumunun yazılmasına müsaade edilmedi.

Umarız önümüzdeki yıl Fas’ta yapılacakKonferansında bu husus bir çözüme kavuşur.

Aksi halde yeni anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye’ye karbondioksit

emisyonlarında azaltım yükümlülüğü getirilecek.

Bunun sonucunda da, kurulması öngörülen “Çevre Fonu”nda, yararlanan ülke değil,

“donör” ülke konumunda bulunması ihtimalini doğacak. Yani gelişmiş sanayi ülkeleri

gibi mali yükümlülük altına gireceğiz. Oysa gelişmiş sanayi ülkeleri ile gelişmekte

olan ülkelerin iklim değişikliği konusunda tarihsel sorumlulukları farklıdır.

Ülkemiz bu global mücadele alanında elbette sorumluluğunu yerine getirecektir.

Ama hakkaniyet beklemek de hakkımızdır. TÜİK’in 2012 Sera Gazı Envanteri

Türkiye’nin toplam sera gazı salımının 440 milyon karbon dioksit (CO2) eşdeğeri

olduğunu gösteriyor. Toplam sera gazı salımı sorumlusu olarak, Enerji Sektörü %70

ile en büyük paya sahipken, endüstriyel işlemler %14 ile ikinci sırada yer alıyor.