Hisarcıklıoğlu, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun da katıldığı toplantıda yaptığı konuşmada
Çevre Alanında Kapasite İnşa Projesi ve çevre konusundaki çalışmalarda iş dünyasıyla diyaloga verdiği önemden dolayı, Bakan Eroğlu’na teşekkür etti.
Sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesi, çevrenin korunması ve iklim değişikliği ile mücadele gibi konuların, bugünün olduğu gibi, geleceğin de temel meseleleri olmaya devam edeceğini belirten Hisarcıklıoğlu, “Bu konuların stratejik bir yaklaşımla, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesine katkı sağlayacak ve toplumun her kesiminin kazanacağı bir anlayışla ele alınması gerekir” dedi.
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu şöyle devam etti: “Ülkemizin kurumsal altyapısını, 21. yüzyılın şartlarına uyumlu hale getirmemiz zorunludur. Biz Avrupa Birliği’ne katılım sürecine, en çok bu yüzden önem veriyoruz. Bir yandan özel sektör, kriz sonrası yeni oluşan ekonomik ortama uyum sağlamaya çalışırken, diğer yandan kamunun da iş yapma biçimini, düzenlemelerini yenilemesi kaçınılmazdır. Ancak, tüm bunları etkilerini önceden görebildiğimiz, gelecek maliyetlerin öngörülebilir olması yaklaşımıyla yapmak önemlidir. İşte bu noktada, düzenleyici etki analizleri büyük önem taşımaktadır. Bu mesele, çevre konusunda çok daha fazla önemli hale gelmektedir.”
-“Çevre faslı en maliyetli,en karmaşık en duyarlı olunması gereken fasıl”
Türkiye’nin, 21 Aralık 2009 tarihinde, “Çevre” faslında Avrupa Birliği ile müzakereleri başlattığını hatırlatan Hisarcıklıoğlu çevre faslının maliyet açısından en maliyetli, zorluk derecesi açısından en karmaşık, insan sağlığı ve gelecek nesillerimize olan sorumluluğumuz yönüyle de en duyarlı olunması gereken fasıllardan birisi olduğunu vurguladı.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu şunları söyledi:
“İşletme düzeyinde, sektör düzeyinde, il düzeyinde nasıl etkileneceğimizi çoğu zaman bilmiyoruz. İstihdam imkânları başta olmak üzere, uyum sürecinin sosyal alandaki etkisini ölçmüyoruz. Kısaca, yaptığımız veya yapmayı tasarladığımız, reform niteliğindeki düzenlemelerin gerçek maliyetini bilmiyoruz. Bu kadar bilinmez bir arada olunca, Avrupa Birliği ile müzakere masasına oturduğumuzda, doğal olarak, taleplerimizi teknik verilere dayalı argümanlarla destekleyemiyoruz.
Hâlbuki Avrupa Birliği ile müzakereler yanında, ulusal mevzuatımız gereği de, mevzuat hazırlama sürecinde Düzenleyici Etki Analizi yapmak zorundayız. Yeni bir düzenleme süreci başlatırken, öncelikle düzenlemenin muhtemel ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerini değerlendiren, kapsamlı bir çalışma yapmalıyız. Siyasi düzeyde alınacak kararın maliyetini ortaya çıkarmalıyız. Bu süreç, tüm tarafların iştirak ettiği geniş tabanlı bir istişare süreci olmalıdır.
İstişare süreci sonucu varılan mutabakata dayalı olarak, maliyet hesabı yapmalı, politika seçenekleri ortaya konmalı ve yürürlük tarihi buna göre belirlenmelidir. Bugün, Avrupa Birliği’nde ve OECD ülkelerinin tamamında Düzenleyici Etki Analizi uygulanmaktadır. Avrupa Komisyonu her bir düzenleme için kapsamlı Düzenleyici Etki Analizleri yapmaktadır. Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerinde de durum aynıdır. Fasılların içeriğini veya AB müktesebatını müzakere etmiyorsunuz.
Zamanlama müzakere ediliyor. Öncelikler müzakere ediliyor. Müktesebata ne zaman uyum sağlanacağı müzakere ediliyor. Bunu yapmak için de, paydaşların içinde yer aldığı, maliyet hesaplarının yapıldığı kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var. Bu çerçevede, Sayın Bakanımızın katılımıyla, 21 Temmuz 2010 tarihinde gerçekleştirdiğimiz “İklim Değişikliği” konulu toplantıda, Sayın Bakanımızdan şöyle bir talepte bulunmuştuk.”
- “Ortak bir anlayış geliştirmek zorundayız”
Daha yakın çalışmak ve kurumsal bir diyalog içinde olmak gerektiğinin altını çizen Hisarcıklıoğlu, müzakere pozisyonlarımızda ortak bir anlayış geliştirmenin zorunluluğu olduğuna dikkat çekti. Hisarcıklıoğlu, uyum sürecinin sırasını ve sıralamasını birlikte belirlemek gerektiğine değinirken, “Birlikte analiz yapmalıyız. Geçiş süreci talep edeceğimiz alanlar üzerinde mutabakata varmalıyız. Geçiş sürelerini birlikte hesaplamalıyız” ifadesini kullandı.
Çevre ve Orman Bakanlığı ve Bölgesel Çevre Merkezi Türkiye işbirliğinde yürütülen “Çevre Alanında Kapasite İnşa Projesi”nde tesis edilen işbirliği ve TOBB olarak proje uygulamasına sağladıkları katkının, bu çağrıya uygun bir adım olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu şunları kaydetti: “Bugün gerçekleştirdiğimiz Konferans da tesis ettiğimiz işbirliği çerçevesinde düzenlenmektedir. Çevre Alanında Kapasite İnşa Projesi’nin en önemli unsuru, Türkiye’de düzenleyici etki analizi kapasitesinin geliştirilmesi ve 5 temel direktif konusunda etki değerlendirme analizlerinin yapılmasıdır.
TOBB olarak, Odalarımızla birlikte projeye destek veriyoruz. İlk aşamada, Tehlikeli Maddeler İçeren Büyük Kazaların Kontrolü Direktifi ile Atık Elektrikli ve Elektronik Ekipman Hakkında Konsey Direktifi üzerine yoğunlaşıyoruz. İllerde, direktif kapsamında yer alan sanayi tesisleri, dağıtım firmaları ve belediyelere dönük bilgilendirme toplantıları gerçekleştiriyoruz. Görüş alış-verişinde bulunuyoruz. Özellikle, Tehlikeli Maddeler İçeren Büyük Kazaların Kontrolü Direktifi kapsamında, ABİGEM’lerimiz kanalıyla firmalara anket uygulamaya başladık.
Bu çerçevede, Bölgesel İşbirliği Merkezi Türkiye ile Çevre ve Orman Bakanlığının yararlanıcısı olduğu “Çevre Alanında Kapasite İnşa Projesi” için Sayın Bakanımıza ve tüm çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Bu çalışmaya TOBB olarak da katkı veriyor olmaktan mutluluk duyuyorum”
-“Çevre bizden sonraki nesillere devredeceğimiz bir emanet”
Yaşadığımız çevre; doğal kaynaklar ve kültürel değerlerin bizden sonraki nesle devretmek üzere bizlere bırakılan emanetler olduğunu dile getiren TOBB Başkanı, “Emanete sahip çıkmak, bizim dinimizde de kültürümüzde de bir zorunluluktur. Biz, iş dünyası olarak bu emanete sahip çıkmak suretiyle, bizden sonraki nesillere devretmeye, bunun için de kalkınmaya “sürdürülebilir bir kalkınma” anlayışıyla yaklaşmaya devam edeceğiz” dedi.
Çevrenin bir ayna gibi kusurları yansıtacağını bildiren Hisarcıklıoğlu, ortada bir kusur varsa bunun herkese ait olduğunu söyledi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, “Sorumluluğun da birlikte paylaşılması gerekir. Avrupa Birliği katılım sürecinin gerekleri ile Birleşmiş Milletler çerçevesinde yürütülen iklim değişikliği müzakerelerinde, ülkemiz pozisyonunun oluşmasına katkı sağlamak istiyoruz.
Şeffaf ve ilgili tüm kesimlerin katılım ve katkısıyla oluşturulacak pozisyonların meşruiyet temeli daha sağlam olacaktır. Meşruiyet temeli sağlam olan müzakere pozisyonlarını bürokratlarımız daha rahat savunacaktır. Bu nedenledir ki, Çevre ve Orman Bakanlığı, Bölgesel Çevre Merkezi Türkiye tarafından yürütülen ve Birliğimizce de destek verilen, Çevre Alanında kapasite Geliştirme Projesini önemsiyoruz. Katkı sağlamaya da devam edeceğiz” diye konuştu.
“-Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğluise yaptığı konuşmada, çevre konusundaki çalışmaların AB istediği için değil, vatandaşların çok daha sağlıklı bir çevrede yaşaması için yapıldığını söyledi.
AB müzakerelerinde çevre faslının 21 Aralık 2009 tarihinde açıldığını anımsatan Eroğlu, tam üyelik hedefleri doğrultusunda çevre konusunda köklü ve kalıcı reformlarla AB standartlarına ulaşmayı hedeflediklerini söyledi.
Çevrenin pek çok kurum ve kuruluşu ilgilendirmesi, kapsamı ve yüksek uyum maliyeti nedeniyle zor bir sektör olduğunu belirten Eroğlu, çevre mevzuatının yüzde 85'inin, AB müktesebatıyla uyumlu hale getirildiğini bildirdi.
Çevre faslının, zorluğu nedeniyle diğer ülkeler tarafından AB müzakerelerinde en son açılan başlıklardan olduğunu, Türkiye'nin de cesaretle ve kararlılıkla ilk önce bu faslı açtığını anlatan Eroğlu, ''Çevre konusundaki bu çalışmaları AB istediği için değil, vatandaşlarımızın çok daha sağlıklı bir çevrede yaşaması için yapıyoruz'' dedi.
Çevre faslının maliyetleri hesaplanırken getireceği faydanın da göz önünde bulundurulmasını isteyen Eroğlu, ''1 liralık çevre yatırımı 10 liralık sağlık giderinin önüne geçiyor. Bu maliyetler içinde içme suyu temini de var. İnsanlara sağlıklı içme suyu götürmeyecek miyiz? Maliyet hesaplamaları yapılırken, bunların da göz önünde bulundurulması lazım'' diye konuştu.
-''Gazeteler hava kirliliğine karşı maske dağıtıyordu''
Son 8 yılda Türkiye'nin çevre konusunda geldiği noktayı değerlendiren Eroğlu, bir dönem gazetelerin promosyon olarak kirliliğe karşı maske dağıttığını, bugün tüm illerde ölçülen hava kirliliği konusunda gerekli standartların yakalandığını dile getirdi. Bakanlığın çalışmalarını da anlatan Eroğlu, özellikle ağaçlandırma konusundaki yaklaşımı dolayısıyla tüm vatandaşlara teşekkür etti. Eroğlu, çevrenin korunmasında herkese sorumluluk düştüğünü ve herkesin çevreci olması gerektiğini belirtti.”