14.12.2011 / İstanbul
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, İSO Başkanı Tanıl Küçük ve çok sayıda davetlinin katıldığı 10. Sanayi Kongresi İstanbul’da başladı.
Kongrenin açılışında konuşan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, küresel çalkantılara ve bölgemizdeki belirsizliklere, rağmen Türkiye ekonomisinin hem dinamizmini hem de direncini tüm dünyaya kanıtladığını belirterek, son 9 aydaki büyüme oranının özel sektör kaynaklı olarak, yüzde 9.6 oranında gerçekleştiğini hatırlattı. Hisarcıklıoğlu, “Gelişmiş ülkeler sallanırken, biz rüzgarı arkamıza aldık, tam yol ileri dedik! Bu başarının arkasında ciddi bir emek var, birikim var, vizyon var” ifadesini kullandı.
-Hükümetin atacağı adımlar, dalgakıran görevi görecek
Avrupa Bankacılık Kurumu'nun yaptığı hesaba göre, Avrupa'daki bankaların 106 milyar Euro sermaye açıkları bulunduğunu bildiren Hisarcıklıoğlu, sermaye artırımı ve yılsonu karını sermayeye ekleyerek bu açığın, ancak bir kısmını kapatabileceklerini açıkladı. Bu durumda Avrupa’daki bankaların kredi miktarlarını önemli ölçüde azaltmalarının beklendiğini söyleyen Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu: “Bu sayede sözkonusu açığın yarısı kadar kaynak bulabilseler de, kalan kısmı kapatmak için kredi stoklarını 1 trilyon Euro tutarında azaltmak zorunda kalabilirler. Üstelik bir de, Avrupalı bankaların 2012’de vadesi gelecek 700 milyar Euro tahvil ödemeleri var. Yani Avrupa’dan ilave kaynak bulmak zorlaşacak. Türkiye’de özel sektörün kredilerinin dörtte üçü Avrupa’dan. Bu gerçeği görerek, üretimden vazgeçmemenin yollarını aramalıyız. Bu dönemde hükümetimizin atacağı adımlar da bizi risklerden koruyacak, dalga kıran görevi görecektir.
Geçen yıl açıklanan Sanayi Strateji Belgesini ve buna paralel çeşitli sektörler için hazırlanan raporları çok önemsiyoruz. Bunların, raflarda duran bir doküman olmaktan çıkıp, her yıl yenilenen bir yol haritasına dönüşmesini bekliyoruz.”
-“Özel sektörün makine ve teçhizat yatırımları
Son 10 yılda elde edilen başarılara değinen Hisarcıklıoğlu, 2011 sonunda imalat sanayi üretim hacminin 118 milyar dolar, özel sektörün makine ve teçhizat yatırımlarının 85 milyar dolar olarak gerçekleşmesini beklediklerini söyledi.
Türkiye'nin coğrafi avantajlarına da dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Böyle bir coğrafyanın, en büyük sanayi altyapısına, en büyük girişimci tabanına sahip olmak, buradaki dönüşümü yönlendirecek güce sahip olmak demek. Bu bölgede yol yapılacaksa, bina yapılacaksa, malzemesini Türk şirketleri tedarik ediyor, inşaatını Türk müteahhitleri yapıyor. Bu coğrafyada, insanlar daha iyi giyinmek istiyorsa, kıyafetlerinde Türk markalarını tercih ediyor. İnsanlar daha iyi beslenmek istiyorsa, Türk gıda sektörü devreye giriyor.''
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 2 trilyon doları aşan bir ekonomiye sahip olması için ileri teknoloji üretiminde atılım yapması gerektiğini vurgulayarak, ''Şimdi yapmamız gereken açık: Bu kendine güven kazanma sürecini, iyi bir ekosistemle desteklememiz gerekiyor. Girişimcinin içinde bulunduğu ortamı hızla iyileştirmemiz, sırtına koyduğumuz yükü hafifletmemiz gerekiyor'' şeklinde konuştu.
-''Geleceği tasarlamanın zamanı geldi''
Geleceği tasarlama zamanının geldiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, kentli bir ekonomi haline gelen Türkiye'nin kaçınılmaz olarak yaşlanacağını ancak asıl meselenin, bu süreçte ülkenin zenginleşip zenginleşmeyeceği olduğunu belirtti.
Hisarcıklıoğlu, Almanya'da, ABD'de çalışanların çok daha fazla katma değer ürettiğini ifade ederek, bunun etkin işleyen bir kurumsal altyapı ve iyi eğitimli insan kaynağından kaynaklandığını; verimlilik düzeyini en az 2-3 katına çıkartmak için Türkiye'nin de eğitime daha güçlü yatırım yapması gerektiğini kaydetti. TOBB Başkanı, ''Ancak Türkiye'nin ileri teknoloji alanında bir atılım yapabilmesi için, eğitimde vites yükseltmesi gerekiyor'' dedi.
Koreli tek bir şirketin, Samsung'un, Türkiye'deki toplamdan fazla ARGE mühendisine sahip olduğunu ve bunun değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, ARGE'ye ayrılan kaynakların arttığını ancak insan kaynağında ve fikri mülkiyet haklarında atılım yapmadan uzun vadede ARGE yatırımlarının ekonomik getirisini beklemenin gerçekçi olmayacağını söyledi.
Finansman sorununa da değinen Hisarcıklıoğlu, devletin, girişim sermayesi sektörünün ihtiyaçlarını daha yakından dikkate alması talebinde bulundu.
-''Yatırım yaparken borçlanmaya daha tedbirli yaklaşmalıyız''
M. Rifat Hisarcıklıoğlu, 2012'nin dünya için zorlu bir yıl olacağının altını çizerek, ''Gelişmiş ülkelerin durumu dalgaların boyunu yükseltiyor. Yükselen dalgalar karşısında sanayiciler olarak önümüzdeki dönemde, müdebbir ve basiretli hareket etmek zorundayız. Yani işin arkasını ve sonunu düşünmek zorundayız. Özellikle yatırım yaparken borçlanmaya daha tedbirli yaklaşmalıyız'' diye konuştu.
Gelecek yıl Avrupa'dan ilave kaynak bulmanın zorlaşacağını, Türkiye'de özel sektör kredilerinin dörtte üçünün Avrupa'dan kaynaklandığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, ''Bu gerçeği görerek, üretimden vazgeçmemenin yollarını aramalıyız. Bu dönemde hükümetimizin atacağı adımlar da bizi risklerden koruyacak, dalgakıran görevi görecektir'' dedi.
Geçen yıl açıklanan Sanayi Strateji Belgesi ve buna paralel çeşitli sektörel raporların her yıl yenilenen bir yol haritasına dönüşmesini beklediklerini söyleyen Hisarcıklıoğlu, diğer beklentilerini şöyle anlattı:
''Hükümetimizden, sanayi stratejisinin ülke gündeminde ön plana çıkmasını, yapısal dönüşüm ve reform sürecinin ana unsuru olmasını talep ediyoruz. Şirketlerimizin yeni pazarlara girmelerini destekleyecek, ihracat ve yatırım sigortası sistemlerini geliştirmeliyiz. İstihdam ve enerji alanında girdi maliyetlerini azaltan reformlara devam etmeliyiz. Enerjiyle ilgili yüksek vergileri belli bir vade içinde azaltmalıyız. Sanayicilerimizin yurt dışı taşımacılık maliyetlerine, Hazine desteği sağlamalıyız. Uzakdoğu kaynaklı ithalatın yol açtığı haksız rekabete karşı üretici sektörlerimizi korumalıyız. Piyasa denetim ve gözetim sistemlerini güçlendirmeliyiz. İş barışını bozacak adımlardan uzak durmalıyız.''
-''Kendi otomobilimizi de yaparız, kendi uçağımızı da''
Türkiye'nin girişimci bir ruha sahip olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, ''Kendi otomobilimizi de yaparız, kendi uçağımızı da yaparız. Bölgemizde yaşayan, Facebook üzerinden oyun oynamak istiyorsa, bu oyunları neden Türk firmaları yapmasın? Bu bölgede, lojistik şirketleri araç takip sistemi kurmak istiyorsa, bu sistemleri neden Türk girişimcileri üretmesin? Bu bölgede, yeni ilaçlara ihtiyaç varsa, neden Türk firmaları bunları geliştirmesin? Yeni yazılımlarla ihtiyaç varsa, neden bunları Türk yazılım-evleri sağlamasın? İşte biz bunları yapmaya talibiz. Biz koşmak istiyoruz, koşacak enerjimiz var, cesaretimiz var, gücümüz var'' şeklinde konuştu.
-''Özgürlüğün doğduğu yerde, özgürlüğe gem vurmaya çalışıyorlar''
Fransa'de meclisin ''sözde Ermeni soykırımının reddine'' konuşma yasağı getirmeye çalıştığını söyleyen Hisarcıklıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
''Özgürlüğün doğduğu yerde, özgür düşünceye gem vurmaya çalışıyorlar. Evrensel insan hakları bildirgesinin dünyaya okunduğu yerden, insan haklarını ihlal etmeye yelteniyorlar. Herkes bilmelidir ki, Türk iş dünyası bu haksız meseleye sessiz kalmayacak. Artık biz de varız, biz de güçlüyüz. Bu haksızlığı içimize sindirecek değiliz. Önümüzdeki günlerde, üzerimize düşen adımları atacağız. Fransa'daki Türk iş diasporasını harekete geçireceğiz.''
-Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ise konuşmasında, alınan tedbirlerle ihracattaki artışın, ithalattaki artışın önüne geçtiğini belirterek, ''Demek ki cari açık diye önümüzde duran meselede aldığımız bazı önlemler etkili olmaya başladı ve artık bu tedbirlerin de sonuçlarını görmeye başladık. Önümüzdeki süreçte çok daha önemli sonuçları görecek adımları atacağız'' dedi.
Ergün, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından ''Dalgaları Yöneterek Geleceği Tasarlamak'' temasıyla düzenlenen 10. Sanayi Kongresi'nin açılışında yaptığı konuşmada, eskiden dünyada işler iyi giderken bile Türkiye ekonomisinde krizlerin yaşandığını, şimdi ise gelişmiş ülkelerde işlerin kötüye gittiğini ama Türkiye ekonomisinin önemli başarılara imza attığını kaydetti.
Türkiye'nin büyüdüğünü ama büyürken Türkiye ekonomisindeki kırılganlıkların da azaldığını ifade eden Ergün, şunları söyledi:
''Alınan tedbirlerle ihracattaki artışın, ithalattaki artışın önüne geçtiğini görüyoruz. Demek ki cari açık diye önümüzde duran meselede aldığımız bazı önlemler etkili olmaya başladı ve artık bu tedbirlerin de sonuçlarını görmeye başladık. Önümüzdeki süreçte çok daha önemli sonuçları görecek adımları atacağız. Ekonomimiz, bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 8,2 oranında büyüyerek dünyada Çin'den sonra en fazla büyüme gösteren ekonomi olmuştur. Böylece geçen sene yüzde 9 oranında büyüyen ekonomimizin, bu yıl da yüzde 8 civarında büyüyeceği netleşmiştir. Bu büyümenin reel sektör yatırımlarına, üretime ve ihracata dayanması çok önemlidir.
2012 yılının da Türkiye için çok iyi geçeceğine, yükseliş trendinin devam edeceğine inanıyorum. Belki 2010 ve 2011'deki gibi yüksek bir büyüme yakalayamayacağız ancak, Orta Vadeli Planda ihtiyatlı olarak belirlemiş olduğumuz yüzde 4'lük büyümeyi yakalayacağımızı, belki de geçeceğimizi düşünüyorum.''
-İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük de, sanayinin durumunu, yüzme öğrenmek üzere derin sulara atılan bir insanın durumuna benzeterek, ''Zorluklara, eksiklere rağmen sanayimiz, bir şekilde su üstünde kalmayı ve hatta yüzmeyi başarmıştır. Bundan sonrası için hedefimiz artık, sanayimizi, çok daha uzun mesafeler kat edebilen, tekniği güçlü, kondisyon sahibi bir yüzücüye dönüştürmek olmalıdır. Beklentimiz, hükümetimizin, sanayimizin mücadelesine daha fazla destek verebilmesidir'' dedi.
Küçük, İSO 10. Sanayi Kongresi'nin açılışında yaptığı konuşmada, 2000'li yılların ilk 10 yılında Türkiye'nin, iki büyük ekonomik krizle karşılaştığına değinerek, ilk kongrenin yapıldığı 2002 yılında, 2001'deki ekonomik krizin henüz geride bırakıldığını, ilk altı kongrenin gerçekleştirildiği 2002-2007 yılları arasında küresel ekonomide iklimin ılıman olduğunu anlattı.
2008'de ılıman iklimin yerini ''sert rüzgârlara bıraktığını'' dile getiren Küçük, ''Rüzgarların şiddeti 2009'da en üst seviyeye çıkarken, 2010, tüm dünya ekonomisinin nispeten toparlandığı bir yıl oldu. Türkiye ise krizden çıkışta dikkati çekici bir başarı ortaya koydu. Ancak 2010'daki toparlanmaya rağmen küresel ekonomiye yönelik endişeler yatışmamıştı. İkinci dip beklentisi sık sık dile getiriliyordu ve nihayet 2011'in ikinci yarısı itibarıyla, özellikle de Avrupa'daki sorunların etkisiyle, belirsizlik bulutları ortalığı yeniden kapladı. Dolayısıyla, onuncu kongremizi de soru işaretlerinin gölgesinde, zor bir ekonomik konjonktürde gerçekleştiriyoruz'' diye konuştu.
Küçük, küresel ekonomiye bakıldığında, gelecek birkaç yılın çok kolay geçmeyeceği, hâlihazırda işaretlerini veren değişimlerin, dalgalanmaların, güç kaymalarının devam edeceğinin anlaşıldığını kaydederek, şöyle devam etti:
''Karşımızdaki tablo, tarihin çözülme ve yeniden yapılanma evrelerinden birinde olduğumuza işaret ediyor ve biliyoruz ki, böyle değişim ve yeniden yapılanma dönemlerinin kazananları ve kaybedenleri oluyor. Bulunduğumuz dönemeçte, önümüzdeki temel mesele, ülkemizin değişimin kazananları arasında yer almasını sağlamaktır ki, küresel ekonominin yükselen yıldızlarından biri olarak görülen Türkiye, potansiyeli ile bunu fazlasıyla hak etmektedir. Kazananlar arasında yer alabilmek için, kongremizin başlığında da ifadesini bulduğu üzere, bu fırtınalı ortamda, gelen veya gelebilecek dalgaları iyi anlamak, doğru yönetmek ve ülkemizin geleceği için fırsata çevirebilmek gerekiyor.''
Küresel ekonomide başarıya giden yolun, sürdürülebilir rekabet gücüne sahip olmaktan geçtiğini vurgulayan Küçük, sürdürülebilir rekabet gücünün, içinde bulunulan dönemi başarıyla atlatmak açısından önem taşıdığını söyledi.
Küçük, bu konuda makroekonomik düzeyde gerekli yapısal değişimi sağlamak rekabet için en uygun ortamı yaratabilmek ve mikroekonomik düzeyin, küresel ekonomiden gelen dalgaları karşılamaya, fikri ve fiziksel anlamda hazır olması gerektiğini belirtti.
ARGE, teknoloji geliştirme, inovasyon gibi, küresel rekabetin ana unsurlarının, sanayicinin gündeminde ilk sıralarda yer aldığını ifade eden Küçük, şöyle dedi:
''Geride bıraktığımız yılları değerlendirdiğimiz zaman sanayimizin, rekabet mücadelesi verdiği küresel sulara çok hazırlıklı ve donanımlı çıktığını söyleyemiyoruz. Hatta sanayimizin durumunu, yüzme öğrenmek üzere derin sulara atılan bir insanın durumuna benzetebiliriz.
Zorluklara, eksiklere rağmen sanayimiz, bir şekilde su üstünde kalmayı ve hatta yüzmeyi başarmıştır. Bundan sonrası için hedefimiz artık, sanayimizi, çok daha uzun mesafeler kat edebilen, tekniği güçlü, kondisyon sahibi bir yüzücüye dönüştürmek olmalıdır. Türk sanayicisinde bu istek ve irade fazlasıyla vardır. İşte tam bu noktada beklentimiz, hükümetimizin, sanayimizin mücadelesine daha fazla destek verebilmesidir. Sanayimizi, sürdürülebilir rekabet gücü hedefine yaklaştıracak adımların süratle atılması, içinde bulunduğumuz kritik dönemde her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. İnanıyoruz ki, kamu ve özel sektör işbirliği ile Türkiye küresel ekonomideki bu sıkıntılı dönemi de başarıyla aşacak ve değişimin kazananları arasında yer alacaktır.''
- İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan
İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan da, geleceği tahmin etmenin en kolay yolunun, onu şekillendirmekten geçtiğini kaydederek, sanayileşmenin temelinin, bilgi üretebilmekten geçtiğine işaret etti.
Teknoloji transferi ile kalkınma ve sanayileşmenin olamayacağını belirten Bahçıvan, Türkiye'nin kendi teknolojisini kendisi üretip, sanayileşme ile ulusal ekonomiye katkı sağlaması gerektiğini kaydetti.
Bahçıvan, bilim ve teknolojinin, toplumun bütün kesimlerini yakından ilgilendirdiğine değinerek, bilim ve teknolojinin ülke sanayisinin yanı sıra ülkenin uluslararası arenadaki konum ve geleceğini belirleyeceğini söyledi.