06.02.2012 / İstanbul
HABER VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ.
Foruma, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın yanı sıra, Türkiye ve Körfez ülkelerinden çok sayıda Bakan, üst düzey yönetici ve iş dünyası temsilcileri katıldı.
Açılış oturumunda konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Körfez bölgesi iş dünyası ile yakın ilişkileri kurumsal bir yapıya kavuşturmak amacıyla, Nisan 2010’da Körfez İşbirliği Konseyi Odaları Federasyonu ile bir mutabakat zaptı imzaladıklarını söyledi.
“Bizim için Körfez ülkeleri, hem bölgesel ticaret anlamında, hem de İslam dünyası ile ilişkiler anlamında çok önemli” diyen TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, “İş ilişkilerimizi hızlı bir şekilde artırmak için, somut ve verimli ortaklıklara hedeflendik. Bu kapsamda ilk defa düzenlediğimiz, Türkiye-Körfez İşbirliği İş Forumu’nun hayırlara, berekete ve yeni işbirliklerine vesile olmasını diliyorum” dedi.
- “Burada kendinizi evinizde hissedin”
İlk defa böyle bir ortamda bir araya geldiklerini belirten Hisarcıklıoğlu şöyle devam etti: “Türk iş dünyası olarak, bundan büyük memnuniyet duyuyoruz. Şunu çok samimi bir şekilde ifade etmek istiyorum. Burada kendinizi evinizde hissediniz. Çünkü biz sizleri, dostumuz olarak değil, kardeşimiz olarak görüyoruz. Biz sizlerle birlikte olmaktan, sizlerle iş yapmaktan mutlu oluyoruz”.
-“Çok iş yap, az laf üret”
Hem kendi işinde, hem TOBB Başkanlığında “çok iş yap, az laf üret!” prensibine göre çalıştığını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, “Allah’a çok şükür bugün geldiğimiz noktada görüyorum ki, doğru yolu izlemişim. Bakın, bugün Avrupa Birliği büyük bir ekonomik sorunla boğuşuyor. Yaklaşık bir yıldır, krizin çözümü için toplantılar yapılıyor. Ancak bu kadar toplantı ve görüşmeye rağmen, somut adım atılmadığı için, kriz zayıflayacağına daha da derinleşti. Vakit kaybedildikçe, iş yapılması gereken lafla harcandıkça, kriz daha fazla ülkeye yayıldı” dedi.
- “İslam dünyası olarak, aramızdaki işbirliği açısından çok laf, ama az iş ürettik”
Vakit, nakittir diyen TOBB Başkanı şunları kaydetti: “Bizim inancımıza göre hesap günündeki en ağır sorulardan biri, bize verilen ömrü ve vakti nasıl harcadığımız olacak. Şimdi kendimize soralım. İslam dünyası olarak, İslam dünyasının kanaat önderleri olarak bu soruya hakkıyla cevap verecek miyiz? Ne yazık ki İslam dünyası olarak, aramızdaki işbirliği açısından çok laf, ama az iş ürettik. Büyük gücümüzü ve potansiyelimizi kullanmadık. Bunun sonuçlarını da hep birlikte yaşıyoruz. Daha önce de ifade etmiştim: İşte bugün en az gelişmiş, en fakir 48 ülkenin 21’i maalesef İslam ülkesidir. Bugün, en zengin ile en fakir arasındaki gelir farkının en açık olduğu ülkelerin çoğu İslam ülkeleridir. Bugün insanların açlık sorunu ile boğuştuğu ülkeler İslam ülkeleridir. Bugün kardeş kavgasının en çok yaşandığı ülkeler İslam ülkeleridir.
Hani biz “komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen Peygamberin ümmetiydik? Hani biz “bütün mü’minler kardeştir” diyen yüce dinin mensuplarıydık? İslam coğrafyasındaki bu durumun temel sebebi kendi aramızda işbirliği yapmayışımızdır. Birlikte hareket etmeyişimizdir. Halbu ki “Birlikte rahmet ve bereket, ayrılıkta azap vardır” prensibini öğrenmiştik. Bunun en güzel örneğini Somali’de gördük.
Çok açık söylüyorum: Bu durumdan hepimiz sorumluyuz. Bu tablonun hesabını, ilahi hesabın görüleceği öbür dünyada hiçbirimiz veremeyiz! Bizim mayamız bu değil değerli dostlarım. İnancımızda samimi isek biz bu olamayız! Dünyanın yeni bir değişim sürecine girdiği bu dönemde, fırsatları iyi değerlendirmeliyiz. Aramızdaki işbirliğini artırmak, zenginlik ve adaleti yaymak zorundayız. Artık zihnimizdeki zincirleri kırmak zorundayız”.
-“Çatışma ve gerilimlerin Ortadoğu’ya faturası, tam 12 trilyon dolar”
Son 50-60 yılda dünyanın iki köklü değişim süreci yaşadığını hatırlatan Hisarcıklıoğlu, “Bunların ilki, 2. Dünya Savaşı ve iki kutuplu dünya düzeni idi. İkinci ise 90’ların başında Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile başlayan küreselleşme oldu. Şimdi yeni bir değişim sürecinin içindeyiz. Dünyada siyasi dengeler ve ekonomik anlayışlar yeniden şekilleniyor. Biz bu coğrafya olarak, ilk iki süreci değerlendiremedik. Elimizdeki kazanımlarla yetindik. Gelecek vizyonu ortaya koyamadık. Mevcut pozisyonumuz bize yeter dedik. Bize hazır olarak sunulan reçeteleri uyguladık. Sadece 1991’den bu yana devam eden çatışma ve gerilimlerin Ortadoğu’ya faturası, tam 12 trilyon dolar oldu. Eğer bu kaynağı doğru kullansaydık, bu coğrafyayı refahın merkezi yapabilirdik. Bu konuda en büyük sorumluluk bu salonu dolduran bizlerdedir. Çünkü Türkiye ve Körfez İşbirliği Konseyini oluşturan ülkeler, İslam dünyasının en zengin 7 ülkesidir!” dedi.
- “Türkiye ile Körfez İşbirliği Ülkeleri arasındaki ticaret hacmi, sadece 12 milyar dolar”
Muazzam bir potansiyele sahip olduklarını ifade eden Hisarcıklıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Allah bu toprakların altını da, üstünü de hazinelerle doldurmuş. Yer üstü zenginliği vardır zira, Türkiye ekilebilir alan bakımından dünyanın en büyük 9. ülkesidir. Toprakları çok verimlidir. Ülkemizde 4 mevsim birden yaşanır. Üretilemeyecek hiçbir tarım ürünü yoktur. Türkiye, tüm bölgeyi besleyebilecek potansiyele sahip. Yer altı zenginliği var. Zira, Körfez bölgesi enerji kaynakları bakımından dünyanın en zengin ülkesidir. Dünya petrol rezervlerinin yarısı bu bölgede. Ve her şeyden önemlisi, Türkiye’nin ve Körfezin muazzam bir insan kaynağı var. Yetişmiş eleman bakımından, genç nüfus bakımından muazzam bir insan kaynağına sahibiz.
O zaman ne eksik? Eksik olan tek şey aramızdaki işbirliğini yeteri kadar artırmamış olmamızdır. Düşünebiliyor musunuz İslam coğrafyasının en zengin ülkeleriyiz diyoruz. Ancak toplam 1,3 trilyon dolar dış ticaretimiz olmasına rağmen, Türkiye ile Körfez İşbirliği Ülkeleri arasındaki ticaret hacmi, sadece 12 milyar dolar. Yani sadece yüzde biri”.
-“Bölgeye zenginliği ve refahı taşımak istiyorsak, öncelikle aramızdaki ticareti artırmalıyız”
“Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizi her alanda geliştirmeyi istiyoruz” diyen TOBB Başkanı, “Ekonomik ilişkilerimizi kuvvetlendirerek bölgesel istikrar, güvenlik ve refahın yayılmasına katkıda bulunmayı umut ediyoruz. Çünkü paylaştığımız ortak coğrafyaya kalıcı barış ve istikrarın gelmesi Arap kardeşlerimizle ortak hedefimizdir. Eğer karşılıklı kazancımızı artırarak bölgeye zenginliği ve refahı taşımak istiyorsak, öncelikle aramızdaki ticareti artırmalıyız. Zira Peygamber Efendimiz “Ticaret yapın, çünkü rızkın onda dokuzu oradadır” buyurmuştur.
Biz bu anlamda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak büyük çaba sarf ediyoruz. Bundan sonra da üzerimize düşen her görevi yapmaya hazırız. Bir yandan İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerin oda sistemleri ile işbirliğini kuvvetlendiriyor, birikimlerimizi aktarıyoruz. Diğer yandan Balkan ülkeleri ile benzer bir süreci yürütüyoruz. Bir yandan Ortadoğu ve Körfez bölgesi ile işbirliğini artırırken, diğer yandan Kuzey Afrika’da yatırımlar yapıyoruz. TOBB olarak birikimlerimizi paylaşıyor, organize sanayi bölgesi alanındaki tecrübelerimizi kardeş ülkelere aktarıyoruz. Ulaştırma alanında, ticaret borsalarının işleyişi alanında bu ülkelere model oluşturuyoruz. Bu konuda İslam Kalkınma Bankası ve İslam Ticaret ve Sanayi Odası ile çok yakın çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
-“İnsan kardeşinin evine giremez mi?”
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, kardeşlik bağlarını ticari kazanç yoluyla taçlandırmak gerektiğini vurgulayarak, “Bir yandan biz kardeşiz diyoruz. Ama birbirimizin evine, ülkesine bile vize almadan giremiyoruz. İnsan kardeşinin evine giremez mi?
Birbirimize mallarımızı rahatça satamıyoruz, kolay ticaret yapamıyoruz. İşte somut adımları atalım. Bu konuda hızla harekete geçelim. Özellikle vizenin karşılıklı kaldırılması ve Serbest Ticaret Anlaşmasının hızla tamamlanmasını sağlayalım” dedi.
Doğal zenginliklerin insanları zengin etmediğini belirten Hisarcıklıoğlu, “Doğal zenginlikler ancak devletleri zengin ediyor. Halkları zengin edecek tek yol yatırım ve ticaretten geçiyor. Onun için biz ticaretin ve yatırımın önünün açılması için her türlü çabayı sarf etmeliyiz” şeklinde konuştu.
-Türkiye ekonomisi büyük bir dönüşüm ve değişim geçirdi
Hisarcıklıoğlu, Türkiye ekonomisinin dönüşüm ve değişim sürecinde, demokrasi, teşebbüs özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü ile kamu-özel sektör ortaklığı anlayışının etkisi ve katkısının son derece belirleyici olduğunu söyledi.
TOBB Başkanı şöyle devam etti: “Rahmetli Özal bundan 30 yıl önce Türkiye’nin başına geldiği zaman bize; ‘dünyaya açılın. Gidin ticaret yapın. Gümrükleri indiriyorum, kotaları kaldırıyorum. Almak satmak serbest’ dedi. Bundan 30 yıl önce Türkiye 3 milyar dolar ihracat yapan bir ülkeydi. Sanayisi yoktu ve bu ihracatın %95’i tarım ürünüydü. Şimdi 3 milyar dolar ihracatı sadece bir haftada yapıyoruz. Türkiye şu an 135 milyar dolar ihracat yapıyor ve bunun %90’ından fazlası sanayi ürünü.
200’den fazla ülkeye 20 bin çeşit mal satıyoruz. Ve ihracatımızın yarısından fazlasını Avrupa ve Amerika’ya yapıyoruz. Bugün Avrupa’da satılan her 3 televizyondan biri Türk Malı. Her 4 beyaz eşyadan biri Türk Malı.
Türk sanayicisi, otomotivin ana vatanı ABD’ye otomobil ihraç eder konuma gelmiştir. 30 yıl önce yılda 300 bin turistin geldiği ülkeye bugün yılda 36 milyon turist geliyor. Dünyanın en çok tercih edilen 7 turizm destinasyonundan biriyiz. Lojistik alanında, ABD’den sonra en büyük karayolu nakliye filosuna sahibiz. Dünyanın Çin’den sonra ikinci büyük müteahhitlik gücü olarak, 93 ülkede toplam 205 milyar dolarlık 6500 projeyi başarıyla tamamladık. Bugüne kadar Körfez ülkelerinde 31 milyar dolar değerinde 384 proje tamamladık. Bugün, İtalya ve Çin’in arasındaki en büyük sanayi üretim kapasitesine sahip olan Türkiye, dünyanın en büyük 17. ve Avrupa’nın en büyük 6. ekonomisidir. Bugün Türkiye kendi insansız uçağının üretimine prototipini üretti. Kendi uydusunu üretip dünya yörüngesine yerleştirdi.
2010 yılında yüzde 8,9’luk büyüme performansı ile Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesi olan Türkiye, küresel kriz döneminde dünyada kredi notu artan 7 ülkeden biri olmuştur. Türkiye, 2011 yılının ilk üç çeyreğinde ise 9,6’lık büyüme oranı ile, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesidir. Bundan 50 yıl önce bizim vatandaşlarımız iş bulmak için Avrupa’ya göç ediyordu. Şimdi Yunanlı gençler iş bulmak ümidi Türkiye’deki firmalara iş başvurusu yapıyorlar”.
-“Türkiye siyasi ve ekonomik bir istikrar adası”
Sizlere bir sitemim olacak diyen Hisarcıklıoğlu, “Son 10 yıldır Türkiye siyasi ve ekonomik bir istikrar adası. Dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri. Buna rağmen 2,5 trilyon dolarlık Körfez yatırım fonlarından Türkiye’ye sadece 30 milyar dolar yatırım geldi. Yani sadece binde bir” dedi.
-''Kadın girişimcilere hep beraber destek olmalıyız''
Ekonomilerin başlıca oyuncuları olan kadın girişimciler arasında da güçlü bir işbirliği platformu oluşturmak amacıyla Türk-Arap İşkadınları Konseyini kurduklarının altını çizen Hisarcıklıoğlu, bu amaçla Arap Ligi himayesinde kurulmuş bulunan Arap İş Kadınları Konseyi ile TOBB Kadın Girişiciler Kurulu arasında bir anlayış memorandumu imzalayacaklarını bildirdi.
Kadın girişimcilere mutlaka destek verilmesi gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu: ''Hepimiz rol model olarak Peygamber Efendimizi alıyoruz. Soruyorum size Peygamber Efendimizin eşi Hazreti Hatice ne iş yapardı? Mekke'nin en büyük tüccarı değil miydi? Biz kadınlarımıza Peygamber Efendimizin yaptığı gibi niye onları girişimci yetiştirmiyoruz? Hani modelimiz Peygamber Efendimizdi? Eğer Peygamber Efendimiz ise o zaman nasıl eşi Hazreti Hatice Mekke'nin en büyük tüccarıysa, zenginliğin yolu da ticaretten geçiyor. Kadın girişimcilere hep beraber destek olmalıyız.''
-Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ise, hem Türkiye'nin hem Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin yürüttükleri başarılı reform programlarıyla bölge ve dünya ekonomisinin önemli aktörleri konumunda olduklarını, Türkiye'nin son 10 yılda sağladığı siyasi istikrar ve güven ortamıyla dünyada pek çok ülkenin olumsuz olarak etkilendiği küresel kriz döneminde dahi, ekonomik alanda büyük ve kalıcı başarılar elde ettiğini ifade etti.
Türkiye'nin ekonomik göstergelerine ilişkin bilgi veren Yazıcı, Türkiye'nin Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle toplam ticaret hacminin 2008 yılında en yüksek rakama ulaşarak 2002 yılına göre 7 kat artışla 14,2 milyar dolar olduğunu, ancak 2009 yılında karşılıklı ticaretin küresel krize bağlı olarak bir daralma gösterdiğini, 2010 yılında ticaret hacminin yeniden yükselerek 9 milyar dolara ulaştığını kaydetti.
Yazıcı, 2011 yılı ticaret hacminin yaklaşık olarak 12 milyar dolara ulaştığına işaret ederek, şöyle devam etti: ''Bu durum kısa zamanda kriz öncesi seviyeye ulaşabileceğimizi, hatta gerekli irade ve çabayı gösterdiğimiz takdirde bu seviyeyi kolaylıkla aşabileceğimizi göstermektedir. Körfez bölgesi de artık sadece petrolle anılmamaktadır. Bölgedeki sermaye artışı, gelişen hizmet sektörü, süratle artan altyapı yatırımları, dünyanın ilgisini buraya çekmektedir. Dolayısıyla, ekonomik işbirliğimizin güçlenmesi bölgenin gücünü ve refahını da artıracaktır.
Bu maksatla, Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'nın en kısa sürede imzalanması için çalışmalarımızı hızlandırmalı ve mutlaka bu anlaşmayı aktederek hayata geçirmeliyiz. Bunun bir zaruret olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ortaklaşa sarf ettiğimiz tüm bu çabaların, ülkelerimiz arasındaki karşılıklı yatırımlara ivme kazandıracağına ve özel sektörün önünü açacağına inanıyoruz.''
-''Hızlı ve güvenli ticaret için gerekli düzenlemeleri yapıyoruz''
Bakan Yazıcı, Türkiye'nin, zengin enerji kaynakları, sermaye birikimi, gelişen hizmet sektörü ve büyük çaplı altyapı yatırımlarıyla dünyanın ilgi odağında bulunan Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerini, doğal ekonomik ortağı olarak gördüğünü belirterek, ''Karşılıklı yatırımlarımızı daha da güçlendirmek ve bölgesel ekonomik menfaat birlikteliğimizi sağlamlaştırmak, iş adamlarımızı teşvik etmek hedefiyle ülkelerimiz arasında hızlı ve güvenli ticareti artırmak için biz devlet olarak gerekli düzenlemeleri duraksatamadan yapmaya devam ediyoruz'' dedi.
Türk ekonomisinde son yıllarda gerçekleşen büyük dönüşüm ile ticaret hukuku ve mevzuatın yenilenmesiyle birlikte, yabancıların Türkiye'de yapacağı yatırımların getirisinin yüksek, riskinin düşük hale geldiğine işaret eden Yazıcı, şu bilgileri verdi: ''Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin Türkiye'deki yatırımları 2006-2010'da toplam 4,7 milyar dolar, 2011'de (Ocak-Kasım) ise maalesef 140 milyon dolardır. Kapımızın sizlere her zaman açık olduğunu, her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bilmenizi istiyorum.''
-''Hükümet olarak işimiz müteşebbisin önünü açmak''
Yazıcı, Türkiye'de kalkınmanın itici gücünün özel sektör, tüccar, sanayici, esnaf ve sanatkar olduğunu ifade ederek, ''Hükümet olarak işimiz müteşebbisin önünü açmaktır, ona yol göstermektir, yazın onu soğutucu gibi soğutmak, sıcaktan korumak, kışın ise ısıtmak, kalorifer görevi yapmaktır. Özel sektöre bizim bakışımız bu. Çünkü kalkınmanın dinamosu, en itici gücü özel sektördür. Onun için bu platformları önemsiyoruz'' diye konuştu.
Türkiye'nin ticaret hacmiyle sanayisiyle, müteahhitlik hizmetleriyle neredeyse dünyada birinci duruma gelmek üzere olduğunu ve bu alanlarda işbirliği yapmalarının ülkelerine büyük katkılar yapacağına inandığını ifade eden Yazıcı, 6 ülkenin oluşturduğu Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) ilk kez Türkiye ile bir forum düzenlediğini ve konseyin çeşitli hedefleri yanında, ülkeler arasında gümrükleri sıfırlandırmak, yatırım ortamını iyileştirmek, sermaye transferini sağlamak ve bireyin, halkın refah düzeyini yükseltmek olduğunu söyledi.
Bunu gerçekleştirmek için şartlardan birinin eşyanın serbest dolaşımı olduğunu dile getiren Yazıcı, bunun vizelerin kaldırılması, gümrük vergilerinin kaldırılması demek olduğunu kaydetti.
Yazıcı, dolaşan eşyanın rekabet gücünün de önemli olduğunu, rekabet gücünün kalite ve standart ile sağlanacağını, bu nedenle kalite ve standarda odaklanmaları gerektiğini vurguladı. İkinci şartın hizmetin serbest dolaşması olduğunu, bunun da ilişki içinde olan ülkelerin bireyleri arasında özellikle müteşebbisleriyle alakalı vizeleri kaldırmak olduğunu, üçüncüsünün de sermayenin serbest dolaşımı olduğunu kaydetti.
Yazıcı, ''Sermayenin dini ve milliyeti yoktur. Biriktirdiğimiz sermayeyi önce ülkemizin, komşularımız kalkınması ve dünyada refahın yaygın hale getirilmesi için projelere tahsis etmek zorundayız. Ülkelerimizin kalkınması bu coğrafyanın güvenliği açısından önemlidir. Bu coğrafyanın güvenliği dünya güvenliğinin teminatıdır'' dedi.
Hiçbir ekonomik aktörün, sanayicinin, çevresinde, ülkesinde, komşusunda, dünyada olup bitenlere karşı kayıtsız kalmasının düşünülemez olduğunu dile getiren Yazıcı, bu toplantılarda yapılacak tartışmaların da buna zemin teşkil edeceğini söyledi.
- Ekonomi Bakanı Çağlayan
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da, 7 ülkenin toplam GSYH'sının yaklaşık 2 trilyon dolar, ihracat toplamının yaklaşık 1,1 trilyon dolar, toplam ithalatının 650 milyar dolar, toplam dış ticaret rakamının da yaklaşık 1,8 trilyon dolar olduğunu anlattı.
2008 küresel krizin dünyanın aklını başına getirdiğini, krizin etkilerinin hala devam ettiğini kaydeden Çağlayan, Avrupa'nın önde gelen ekonomilerinin bir kısmının şu anda ''oksijen çadırında, yoğun bakım çadırında'' olduğunu, şu andaki gidişatın AB'deki düzelmenin daha uzun süre alacağını gösterdiğini, bunun dünya ekonomisindeki gidişi de olumsuz etkilediğini söyledi.
Dünyanın yaşadığı küresel krizden çıkış yolunun küresel işbirliğinden geçtiğini vurgulayan Çağlayan, ''Bizim atasözlerimizde önemli bir söz vardır: 'el elden üstündür, akıl akıldan üstündür' deriz. Mutlaka bilgi birikimlerimizi, tecrübelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz'' dedi.
Türkiye'nin kaydettiği büyümeye değinen Çağlayan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Türkiye, 2011 yılı itibarıyla bana göre yüzde 8'in üzerinde büyüme rakamına sahip olacaktır. Yüzde 8,3'lük büyüme rakamıyla Türkiye, dünya büyümesinde çok önemli bir yer alacaktır. 2012 yılında Türkiye ve Hollanda'nın aynı büyüme performansına sahip olması halinde, Türkiye'nin bugün dünyanın 17. büyük ekonomisindeki konumu 16. sıraya gelecektir. Brezilya, artık dünya ekonomisinde 6. sıraya gelmiştir. Artık 6. sırada İngiltere değil Brezilya var. 2014 yılında Brezilya, bu gidişle Fransa'yı geçecek ve dünyanın 5. ülkesi haline gelecek. Aynı şekilde bu yıl bittiğinde Rusya Kanada'yı, 2014 sonunda ise Hindistan İtalya'yı geçecek. İşte dünya ekonomisinde böylesine önemli bir değişim ve dönüşümün olduğu bir ortamda Türkiye de uluslararası yatırımcılar açısından önemli bir cazibe merkezi haline gelmiştir.''
-''8 yılda 107 milyar dolarlık doğrudan sermaye''
Cumhuriyetin kuruluş yılı olan 1923 yılından 2003 yılına kadar Türkiye'ye gelen toplam doğrudan yatırım miktarının 15 milyar dolar olduğuna değinen Çağlayan, 2003'ten sonra son 8 yılda Türkiye'nin, 80 yılda aldığı doğrudan yatırımın 7 katından fazlasını alarak 107 milyar dolarlık doğrudan sermaye çektiğini söyledi.
Bakan Çağlayan, Türkiye'ye gelen 107 milyar dolarlık doğrudan yatırımların yüzde 82'si Avrupa kaynaklı olduğunu, Avrupa'dan geldiğini ifade ederek, ''Artık Türkiye'ye 80 yılda gelen toplam doğrudan sermaye artık bir yılda geliyor'' dedi.
Türkiye'nin karın ve sermayenin transferinin serbest yapıldığı bir ülke olduğunun altını çizen Çağlayan, özellikle ülkeye uluslararası yatırımcıların çekilmesi noktasında önemli bir teşvik sistemini çok yakında dünya ve Türkiye kamuoyuna açıklayacaklarını ifade etti.
-FGCCC Başkanı Kamel
Körfez İşbirliği Konseyi Odaları Federasyonu (FGCCC) Başkanı Şeyh Saleh Kamel de Türkiye'nin kardeş ülke olduğunu, her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da büyük bir sıçrama gerçekleştirdiğini kaydetti.
Türkiye'nin bu başarısını dünya ve İslam ülkelerinin takip ettiğini ifade eden Kamel, ''Türkiye İslam ülkeleri arasında geçtiğimiz 9 yıl içerisinde başarılı, izlenilecek, gıpta edilecek ilerlemeler kaydetmiştir. Gerçekten Türkiye'nin bu başarılarından çok memnuniyet duyuyorum ve bununla övünüyorum'' diye konuştu.
Çalışmayan, üretmeyen ülkelerin ayakta kalamayacağını vurgulayan Kamel, şunları söyledi: ''Varlığımızı sürdürmek istiyorsak, el ele verip çalışmak zorundayız. İhracatımızı çoğaltmamız gerekiyor. Ben çok iyi biliyorum, Türkiye'nin ihracatı 14 milyarı geçmiyordu. Kardeş ülke Türkiye önemli bir ülkedir. Türkiye'nin ihracatı 135 milyarlara varmış. Elbette bu övünülecek bir rakamdır. Türkiye Sadece ekonomi alanında değil, diğer alanlarda reformlar yaptı, gelişmeler gösterdi. İslam ülkeleri içerisinde ne başarılı model Türkiye'dir. Türkiye gelişmiş ülkelerden, zengin ülkelerden değildir. Allah'a çok şükür çalışmasının mükafatını gördü. Nereden nereye geldi.''
Körfez ülkelerinin zengin ülkeler olduğunu aktaran Kamel, ''Ancak Körfez ülkelerini, Türkiye'nin gelişmişliğinden istifade etmeye çağırıyorum. Para zenginliğini kastetmiyorum. Körfez ülkeleri yer altı kaynakları açısından zengin. Fakat Türkiye el emeği, alın teri, sanayisiyle gelişmiş bir ülkedir. Türkiye'nin örnek alınması için çağrı yapmamın ana nedenlerinden biri budur'' dedi.
Kamel, Körfez ülkelerinin Türkiye'nin deneyiminden, tecrübesinden istifade ettiği takdirde ''zaman kazanacağını'' kaydetti.
Türkiye'nin Afrika'ya ülkelerine de yardım elini uzattığına işaret eden Kamel, Türkiye'ye bu duyarlı çalışmalarından dolayı teşekkür ettiklerini bildirdi.
Körfez ülkelerinde birçok alanda yatırım yapılabileceğini aktaran Kamel, sözlerine şöyle devam etti: ''Özellikle müteahhitlik alanında önümüzde Türkiye var. Türk müteahhit firmaları dünyada yeteneklerini, tecrübelerini ispatlamış firmalardır. Bunlardan istifade edebiliriz. Ayrıca birbirimizde niye vize ile geliyoruz- Vizelerin kalkması lazım. Biz el ele verip uzun vadeli planlarla ilgili çalışmalıyız. Bu toplantıda çok önemli veriler çıkmalı. Bu toplantı sonunda muhakkak bir şirket kurulması gerekiyor. Körfez ülkeleri ile Türkiye arasında büyük, devasa bir şirket istiyorum ben. Fırsatları değerlendirecek, imkanlardan istifade edecek, teşvik edici şirket olmalı. Bu şirket kapıyı açacak anahtar olacak.''
- Körfez İşbirliği Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Al-Shibli
Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreter Yardımcısı Abdullah bin Juma Al-Shibli de ülkelerin işbirliği açısından bu toplantının çok önemli olduğunu vurguladı.
Bütün dünyada dengelerin değiştiğini, birçok alanda değişikliklerin meydana geldiğini aktaran Al-Shibli, ''Bütün ülkeler ekonomik açıdan atılımlar yapıyor. Karşılıklı ticarete çok önem veriliyor. Bu anlamda işbirlikleri, yeni ortaklıklar arıyoruz. Burada fizibilite çalışmaları yapılmalı ve karşılıklı ortak projeler üretilmeli. Ekonomilerimizi geliştirmeliyiz'' diye konuştu.
Adınız Soyadınız | |
E-Posta Adresiniz | |
Kullanıcının E-Posta Adresi | |
Gönderenin Notu |